gülümse, hiç değmemişim gibi dudaklarına,
üç kubbeli minarelerden yükselsin gülüşlerin,
akşam ezanlarını bastırsın tıkanmaların,
tıkanmışlıkları açsın, suskunluğu süpürsün...
beyaz betonlara sür, yeşilini denizin,
mavisini ceplerine koy...
denize gülümse, balıklar alsın kokunu,
bir deniz kızını kıskandır, bedenin konuşsun
ve saçlarında elbette...
yosunları tut, bir gemiyi karaya bağla
alışıla gelmiş olmasın sudan çıkışın,
ince süz denizin suyunu,
safirden parlak sudan ıslak olsun kolların,
bir balıkçıyı bağışla sabah yorgunluğunda,
üstüne tütün bas acısının,
ve kavur ciğerini palamut kokan teknesinde.
Balıkçıya gülümse...
Sonra sırf gülemedin diye bir gölgeye,
Yak dünyayı, tırnaktan kibritler ile...
Küçümse küçülmeyecek nesi varsa yaşantıların,
Yırtık bir battaniye at insanlığın üstüne,
Tramvay demirlerine as varoluşluğun adını,
İdam sehpaları kur hakim ol savcı ol cellat ol
Sonra savur bütün celseleri,
Karar kıl, kalemler terletmeden ellerini...
Mahkemelere gülümse...
Bir kadın etek havalandırsın yaprak kıpırdamaz günde,
Gülümse,
Ve ara sıra habersiz, bilmeden
Ummadığım umulmadıklarımın arasında,
İçki kokusu gibi tenler çemberinde,
Bana gülümse...
Aceleye verilmiş posta telgrafları gibi gülüşlerin...
Anasını düzeyim kapı üstünden adresleri silmeyin...
Kayıt Tarihi : 20.3.2004 00:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!