Yağmur yağıyor..burada.üstelik şemsiyemde yok.yürüyorum uzunca bir yolda.Aslında oldum olası sevmem yağmurları,saçlarımın ıslaklığı sadece banyo sanki sonrası hoşuma gidiyor.Saçlarım dalgalı kuruduğu zaman dönüşüyor kafam… canlı bir bombaya)   
Hani derler ya yağmur altında sevgiliyle el ele dolaşmak çok romantik olur diye hiç bu romantiklik hoşuma gitmedi işte bu yüzden….hayatımda kimseyle yağmurda el ele dolaşmadım anlayacağınız.
Yağmurun verdiği huzurla…ve o nefis toprak kokusuyla
Hep insanın yapınca mutlu olduğu, rahatladığı şeyleri düşünmeye başladım..
Neydi yapınca huzur doldugumuz ruhumuzun yenilendiği,mutlu olduğumuz şeyler? ? ?
Mesala bu yağmurlu yürüyüş sonrasında sonrasında sıcak bir evde,duşa girmek.belki yağmurların dindiremediği ruhumuzun acısını bir nebze olsun hafifletir.
Ardından bir dostla içilen sıcak bir çay….en demlisinden..
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta