İSLAMI YAŞAMANIN TOPLUMSAL BOYUTU
Müslümanca yaşamak ne kadar zor. Aslında hem kolay hem zor. Benim halam seccadeyle bütünleşmişti. Seccadesinden kalkmazdı adeta. Ev işlerinden kalan zamanda hep onun üstündeydi. Ne dedikodusu vardı, ne yalanı, ne laf taşımaya vakti vardı, ne malayanisi.
Kimseyi kıskanmaz, kimse hakkında kötü söylemezdi. Kendisine çok eziyet eden kaynana ve kaynatasının kötülüklerini anmazdı. Hiç olmamış gibi davranırdı. Hep içine atmıştı kendisine yapılanları. Kocasının dırdırına da katlanırdı. Onun bu yüce ahlakı babasından geçmeydi. Dedem ondan daha ileriydi. Hep halimiz ne olacak derdi. Ne yapacağız derdi. Hep hüzünlüydü. Hep ahireti düşünürdü. Bu dünyada yaşamıyordu sanki.
Biz ne yapıyoruz; en ufak bir fırsatta dedikoduya başlıyor, ölüsünü, dirisini, her birisini beriye alıyor, başlıyoruz çekiştirmeye. İki dedikodunun belini kırmak adını veriyoruz sohbetlerimize. Muhabbetlerden dedikodu eksik olmuyor. Bu arda çok laf yalansız olmaz, çok para haramsız kavlince
Araya yalan sıkıştırıyor, bunu sohbetin gereği sayıyor, araya çekiştirdiğimiz kişinin yapmadığı şeyleri yaptı gibi göstererek iftiralar atıyoruz. Laf taşımak ta çabası. Böylece bin türlü fitnelere sebep oluyor ama farkında olmuyoruz.
Müslümanca yaşamak bu değil. Beş vakit namaz kılmak yetmiyor demek ki. Namaz dışındaki hayatımızı da İslamileştirmek gerekiyor. Bu nasıl olacak. Halamın seccadede geçen hayatı zikir ve fikirle süslenmişti. Konuşmayı sevmeyen mizacını da babasından almıştı. Bizse konuşma şehvetiyle doluyuz. Önce bu hastalıktan kurtulmanın yollarını aramalı, bütün günahların baş müsebbibinin bu çok konuşmak, malayani olduğunu anlamalıyız.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta