Bin Dokuz Yüz Kırk İkide doğunca
Babam asker diye şakı; demişler
Doğduğunda çocukluğu koğunca
Bana göre değil; deki demişler
Hâlbuki beşerdir, İnsândan uzak
Yaşayıp, bindiği küfürden kızak
Ellâh’a, dînîne kurunca tuzak
Mürtedlerin, câhim hakı demişler
Muhlis kul Halîka şaki değildir
İmân imânsıza sakî değildir
Herkes akıllıdır zeki değildir
Akıllı hemi de zekî demişler
Yolcu iken bu müsafirhânede
Çalışıp toparlar doymaz genede
Üç günlük ömürü üç bin senede
Görenler zanneder bâki demişler
Üç-Dört yaşlarında sığır gütmeğe
Başlatmışlar, dağa taşa gitmeğe
Fırsat vermemişler gece yatmağa
Sabaha dek halı doku demişler
İlkokula başlatmış dört yaşında
Korku görmüş hayâlinde düşünde
Ceddini unutan fosil başında
Sarılı, zehirli yakı demişler
Azık çıkınında Karacaoğlan
Âşık Ömer, Dertli Kerem, Aslıhan
Edebîyât Âşkı başında duman
Bundan cefâ çekti çoku demişler
O ki yaştan bitirmiş ilkokulu
Kirkit, Makas elde halı dokulu
Dememişler, buda Ellâh’ın kulu
Rehberi kılavuz, Nâki demişler – Takî!
İlâhî VAHY Medresesinde okudu
Daha dört yaşında halı dokudu
Ânevini darbe vuran çokudu
Zehirli hançere çakı dediler
Evde yürür iken çukura basar
Düşünce beyninde olunca hasar
Doğurmaydın der de anaya küser
Senin ebeveynin oki demişler
Dikmeli, mertekli, toprak bir evde
Pencere perde yok, haydi gel sevde
Babanın haşmeti yoktur bir devde
Uymazsan öldürür şâki demişler
Bir münâfık dürzü iğvayı verdi
Siniri, asabı tamamen gerdi
Bu öfke sonunda zindana girdi
Dahâ sana bunlar neki demişler
Kâfîr sistem kanca takmış bir kere
Kâr etmemiş çıkan ah ı göklere
Dişlileri arasında habire
Kabre kadar ezer taki demişler
Piyonları; akıl dışı yaftayı
Takarlarda inanmaz mı her ayı
İlâhi divâna koydu davâyı
Görecekler kara-akı demişler
İlâhi feyizle bir yuva kurmuş
Üç ay sonra hayd’askere buyurmuş
Canının cananı yalınız durmuş
Enterasan şeyler vâki demişler
Askere giderken almışlar börkü
Beynine enjekte edilmiş korku
Belle ki subayla aranda farkı
Şimden sonra Rabbin; hâkî demişler
Sakın ha emrine itiraz etme
İzinsiz kenefe, yemeğe gitme
Ataşa atarsa, yan, fakat tütme
Sensin masadaki sakî demişler.
Eskiler doğru söz söyleyen kişi
Demiş; dokuz köyden kovulmak işi
Şimdi yeryüzünden kovmak teşvişi
Kimden gelir böyle koku demişler
Buna yaptıkları zûlümü inân
Ne ermeni yapar ve nede yonan
Aşamaz sanılıp önüne konan
Aştığı engele seki demişler
Güzü tükenince kışa bağlanmış
Seksen sene dağa, taşa bağlanmış
Heyhat ne yazık ki boşa bağlanmış
Yaşadığı ecel şoku demişler
Ne garip; şu anda durduğu yerde
Dostlarla; araya çekilmiş perde
Giriftar edilmiş onulmaz derde
Kabûl etmez imiş yoku demişler
Kanâatkâk kuru soğanı yerken
Aç şairler, hamdü senâ ederken
Zengin havyar yemek için giderken
Gören yok, bunlardan toku, demişler
Tevekkeltü Teâlellâh, kanâat
Fakîrlerde çetrefilli zenâat
Cimrî zenginleri çöplüğe soy at
Bağrındaki yafta takı demişler
Ellâh; sevdiğine çile çektirir
Kederi, kaya tohum ektirir
Dermânını keser yere çöktürür
Delîli evlâdı Tâkî demişler.
Dün gitti, yarına çıkmak, şüpheli
Gırtlakta; MELEKÜL MEVT’imiz eli
İştiyakla bekler imiş eceli
Üstünde bitecek mâki demişler
İSLÂMİ: ârifân yaşamaz boşa
Hayâller bağlıdır görülen düşe
Kabrinde dikilen o iki taşa
Fâtihâ, üç İhlâs oku, demişler
Kayıt Tarihi : 17.11.2022 21:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet İslami](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/11/17/islami-nin-hayat-seruveni.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!