ISLAKLIĞIN KURAKLIĞI
Islaktı hava
Duygularım ıslaktı
Ve kolundaki
Zamana dair anlar sırılsıklamdı.
Güneş tüm sıcaklığıyla
Islatıyordu
Bizli mekânları.
Tek başımaydım
Ve
Bu ıslaklığı
Kurutuyordum gönlümde
Birden sen çıkageldin
Gönlümde
Bir
Ömür boyu
Bırakacağın ıslaklığınla geldin.
Islaktı hava
Islanıyordun.
Bu ıslaklığın
Bir
Kuraklık arıyor gibiydi.
Yağmur
Islatıyordu şehrin
Senli mekanlarını.
Çocuk ıslaklığı kokuyordu tenin
Aşka dair
Kitapların ıslanıyor
Ve
Bu kitaplardaki
Yeşil yaşam hayat buluyordu.
Ve yine
O kitaplardaki
Sevda sözleri
Sen gibi
Islanıyordu.
Şehir ıslanıyor
Karıncalar sele kapılıyordu.
Ve
Gündüz geceye varamadan ıslanıyordu.
Dışarıda duyulan melodi
Islak bir aşkın evliliğini
Nağmeliyordu kulaklarımıza.
Oysa biz
İleride kuruyacak
Bir tanesi
Tamamen
Çoraklaşacak
İki
Gönlü ıslatıyorduk.
Islaktı hava
Son gördüğümde
O gözlerin
Bir
Okyanus ıslaklığındaydı.
“Gel Zaman; Git Mekân”
Yıllar
Yeryüzünü
Onca ıslatmışlığa rağmen
Tamamen kurutmuştu.
Güneş
Sanki
Yıllardan beridir
Ayrılmamıştı
Bu enkazın üzerinden.
Gök kuru, yer kuruydu
Gönlündeki dalgalar
Kupkuruydu.
Kuruyup gitmişti onca ıslaklık
Yağmurlar
Artık
Değer biçmiyordu buraya.
Tek bir damlanın bile
İzi yoktu gözlerde.
Kitapların belki yoktu yanında
Ama
Belliydi
Onlar da kurumuştu.
Yıllar
(Ama çok yıllar önce)
Görüp de unutamadığım
O gözler
Siyah beyaz bir karaya çalmıştı.
Çoraklaşmış
Ve
Karaya çalmış
O pınarlar
Tüm hüzünleriyle
Akreplere ve yılanlar
Mekân olmuştu.
Aylardan Nisan
Ama kurak bir Nisan
(Hem nerede eski Nisan’lar)
İlkbaharın
O kışkırtıcı yağmurlarından
Eser yoktu.
Nisan kurak
Şemsiyeler kuraktı
Ve
O
Diri göğüslerini saran
O ince kumaş
Kupkuraktı.
Yıllar öncesinin
O çocuk ıslaklığındaki tenin
Şimdi
Bir ergen yangın yeriydi artık.
Ayak parmakların kuraktı
Ve
Kelimeler
Sadece
Yedi harften oluşuyordu
Yani
K-U-R-A-K-T-I…
Yağmalanmış bedenin
Bu kuraklıkta
Çöl bedevilerinin
Sofralarına mekân olmuştu.
Ve daha da
Kurak çöl vahalarına götürülüyordu.
Dışarıda duyulan o melodi
O eski ıslaklığa aldanıp
(Hani vardıya)
Evlenen âşıkların
Mutsuzluğunu
Terennüm ediyordu kulaklara.
Sen kuraktın
Kurutulmuş
Kitap sayfalarına mahkûm edilen
Bir çiçeğin kuraklığındaydın.
Kuraktı hava.
Bu keşmekeş kuraklıkta
Düşlerindi tek ıslak olan
Evet
Sırılsıklamlığa vuran düşlerindi.
Ama
Gerçek yaşamın
Tek bir çiçeğe bile
Sahip olamayacak kuraklıktaydı.
Kuraktı hava
Ve
Son gördüğümde
O gözler
Bir alevin kızıllığında yanıyordu.
Tarhan ŞİMŞEK
HAKKARİ / 2002
Kayıt Tarihi : 26.7.2005 00:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!