Güneş ışınları pamuk bulutları delip geciyor. Ağaçların titriyen yapraklarının üstüne hafifce konuyorlar. Sel ylıdızı anne gibi, iç güdüden yürekli, kendi sıcak varlığından onları besliyor. Kristal ışıltısına elimi uzatıyorum. Altın ince telleri yakaladığımı hayal ediyorum, çocukluğumda kelebeklerle oynandığım gibi, parmaklarımın arasına kayıyorlar. Zamanin askısında duruyorlar gibi, avuçlarımın içinde dans ediyorlar. Onlara bakıyorum, haraketsiz, hayran. Işıktan kelebekler bana dünya biligisini açıklıyorlar. Anında, onların ayna kanatlarının üstünde, hayatın gizem ve görünmeyen yüzünü yansıtıyorlar. Serap görüyorum, şekil değiştirerek geçit yapıyorlar. Ve o halde anlıyorum. Anlıyorum, ve gülümsüyorum. Işık benim sıramda beni besliyor, ama çok yoğunlaşıyor, gözlerim yanmaya başlıyor. Gözlerimi aniden kapatıyorum. Kelebekler uçuşuyor. Güneş ışınları, diğer sussuz ruhları aydınlatmak için, kayboluyorlar.
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,