Elbette yalan
Aşk faslının kapandığı
Bizi mutsuz kıldığı
Elbette yalan
Elbette yalan
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bütün aşkların çürüdüğü
Elbette yalan
Hasan 05 talihsiz bir örnek olmuş.
Eğer bahçeye ektim soğan, bitmedi yeni sürgün diyorsanız,
NOT İS to leaf out. not is to turn green.Daha olmadı abaout grow yazarsınız parantez içinde. growning up.
Yok Bitsin artık bitsin her şey diyorsanız.
finish all, or end all anythink diyebilirsiniz.
BU deutschlandcada da böyledir.
Wuchs, r Zuwachs, s Wachstum. yeşermek büyümek filiz sürme yerden bitme.
ausgehen ise nihayet bulma sonlanma
croissance bitmek. fin bitmek sonlanmak
rastet yeşerme zakançivat gitme
hilk hulk yeşermek bitmek halas helak son bulma.
ama Kalkıp Hasan ismini çeviremezsiniz. Allah lafzını çeviremezsiniz. Tanrı diye çevirirsiniz. putperest yonan Allah muhafaza bunu yonttuğu heykel. Dala bez bağlayan Yakut Türk'ü mazallah gökte ve yerde iki farklı biçimde şirke düşer. Allah hepimizi bu yanlışlıktan korusun.
sİZ Muhammet sözcüğünü çevirmeye çalışsanız abes olur.
İsmet paşalar gibi tanrı birdir diye ezan okutsanız belki olur ama.
...her şiirin, aslında, eveliyatında ona hazırlık yapan bir birikim vardır...bu birikene ,bir şeyler olur..gönül denilen yer tetiklenir ..ve başlar oradan şiir akmaya..
şiir, elbet başka dillere çevrilince yeni bir şiir olur..şu nüansla ki bu yeni şiirin içinde çevrildiği şiirden ''şeyler'' vardır..
Bu şiire gelince..güzel bir duygu oluşturdu bendenizde..bir tad veren tebessüm...hepsi o kadar mı diyeceksiniz.. hepsi o kadar...başka ne olsundu ki...
saygılarımla
Bazı deyimler vardır yabancı dile çevrilemez örneğin:'bitmek' gibi. Bitmek: (tükenmek) veya bitkisel olarak: (büyümek, boy uzatmak, gelişmek) gibi. Günün Şiiri'ni bir de bu açıdan irdelemek, diye düşünüyorum.
Seçenler sevgi ve saygılarımla.
Tabiat kanunudur Mehmet Hocam.İnsanlar yaşlanmaya başladımı motor oradan buradan arıza vermeye başlar.Her şeyi yiyip içemez.Eskiden yediği sıcacık burcu burcu tırnaklı beyaz un pidelerinin yerine, lastik gibi kapkara kepekli ekmekleri, çeşit çeşit baharatlı soslu kebapların yemeklerin yerine tatsız tuzsuz patates haşlaması, sebze haşlaması, salatalık vs. yemeye başlar.Çare yokturdur. Perhiz etmek zorunda kalır vs.İşte çeviri şiir okumak perhiz yemeği yemek gibidir.Tatsız tuzsuzdur.Tespitlerinizde son derece haklısınız.Katılıyorum.Amma bu şiirlerin de çevirilip okunması tanınması lazım.Perhiz eder gibi, zira bu da ihtiyaç.
Bu çeviriler sayesinde dünya edebiyatı tanınır.Orhan Veli’nin kısacık ömründe başardıklarını Oktay Rıfat, ‘’Orhan sayesinde Türk şiiri elli senede kat edeceği mesafeyi birkaç senede aldı.’’ Diye özetlemiştir.Nasıl oldu bu? Orhan Veli gibi kendini şiire adamış gerçek sanatkarların şiir çevirileri ile, batıdaki yeniliklerle tanıştık.Söz çok da neyse
Sen Maraş yaylasının çocuğusun, dağda kırda bayırda yalnız başına çok dolaştın tabiatın sesini dinledin Allah’ü alem.Belki çobanlığın da vardır bilemem.Harmana davar mavar bıraktıysan eşek sudan gelene gadar zopalar da yemişsindir.(Gülmeyin yeğenler çobanlık peygamber mesleği.)’’Şiir sessizliğin sözle dansıdır.’’ Demiş bu Eugene Guivelic. Eski gominislerden.Baksana Ulviziya abi köpürmüş.Mehmet hocam şaka bi yana kırmızı rengini gızıl gominislerin rengi diye renkten saymayacak fiziksel gerçekliği inkar edecek neredeyse.Halbuki bu herifçioğulları yaşasaydı Ulviziya abiden daha sağlak olurlardı belki. Ama bir şey var ki salaklık başka.
Bu şiir hakikaten tam perhiz yemeği.Çok tatsız tuzsuz, üstelik çeviri de kötü.Ama mesela Cemal Süraya bir şiirini çevirmiş bu gızıl gominisin valla ben beğendim. Sessiliği sözle dans ettirmiş trampetullah.(Gene güldünüz inançsız ölüp gidenlere bizim Karabük Devrek tarafında şaka yollu böyle derler.Belki de inançlı ölmüştür adamcağız günahını almayalım ahir ömründe Azrail yoklayınca fikir değiştirmiş olabilir.)
Barışın Tadı
Bir ağaç, kesebilirler ağacı,
Ağacın ne gelir elinden?
Biraz çaba, testere falan,
Eh, az çok da zaman,
Ağaç devrildi gitti.
Bir kuş, vurabilirler bir kuşu
Bir el ateş ya da bir iki taş
Bir avuç tüy düşer toprağa.
Bir öküzün ya da bir atın
İşi kolay görülür ve hazırdır
Kesimevinde kasap önlüğü.
Bir çocuğun, oğlan ya da kız,
Ne gelir elinden katile karşı?
Bakışlar, diyeceksiniz şimdi,
Ama gözü dönmüşse katilin
Ya da kimse yoksa ortada?
Bir adam, koca bir adam da
Bir kuş gibi avlanabilir,
Belki daha da kolay hatta.
Bir ağaç, bir kuş, bir öküz, bir at
Bir çocuk, bir adam
Yok oldular işte ard arda.
Ama dostlarım, hepimiz olsak
Ne bok yiyebilirler
Onca insanın karşısında?
Ne yapabilirler
Direnen halklara?
Sessizliği sözle dans ettirmiş herifçioğlu.Okur olarak biz ancak şunu yapabiliyoruz bu durumda.Çevirmenin gözlüğünden bu dansı izliyoruz.Dans güzel mi güzel.
Selam ve saygılar
Kendim için konuşmuyorum,
Kendi adıma konuşmuyorum,
Söz konusu olan ben değilim.
Ben neyim ki
Biraz hayat, fazlaca gururdan başka.
Bütün her şey için konuşuyorum,
Biçimi olan ve olmayan her şey adına.
Ağırlığı olan her şey söz konusudur,
Ağırlığı olmayan her şey de.
Biliyorum ki çevremdeki her şey
Daha uzağa gitmek, daha fazla yaşamak isteğinde,
Ölünecekse zamanında ölmek
Elverdiğince.
Kelimeleri, Guillevic'in sesini
İçinizde duyduğunuza inanmayınız.
Bu, sizin derinizin altından gelip
Geleceğe doğru giden şimdinin sesidir.
EUGENE GUİLLEVİC ..
.. budur abiciğim yaa.. üçbin sene öncenin şairi tavuk yumurtasını pişirip mi yiyordu.. yoksa dikip kafaya içiyormu idi..
.. o zamanın şehir kasabalarında bilmem kaç bin kişilik stadyumlar.. tuttuğu takım kaybedince kafa göz dalan hırpolarmı vardı.. yok en kıytırık beldesinde 20 bin kişilik tiyatrolar çok ağır tempolu bir melodram izleme arzusu taşır yürekmi çarpıp doluyor idi o mermer koltuklar..
bilmem kaç bin sene öncenin kil tabletine çivi yazısı kazıdığı.. şairenin ne dediği çokmu önemli benim için.. aşk varmıydı efendim o vakit aşk.. aşk şiirimi idi o bana o lazım.. yürektenmi yazılmıştı.. gerisi fasa fiso bence..
.. beşbin sene sonra birileri yaşadığımız devir dönemi merak ettiklerinde.. onlara çokmu mühim yani şöyle olsun böyle olsun ısmarlama hayatlar.. sen bana kendi özünde kaynayıp pişmiş hayat ver.. şiirime hayat ver cümle sözcüğüme hayat ver ruh ver.. pigmentleri sal orta yer..
..bir resim bir tablo çıkart bana.. bu lazım bu.. bu çok güzel.. tabak gibi çıksın orta yere kaç asır sonra..
günahı sevabı kusuru zaafı.. ulu orta akar hayat.. derininde insan .. alnım akı yüzüm karası.. bence..
Altıncı dizede:BİZİM kelimesi yanlış...BİZİ olmalı...
Bu şiir ; aşk'ın yalın halinden bahsederek YALAN demiş durmuş...
Aşk; kelimelere , hallere sığmıyacak bir kavram olup binbir yüz ve şekilde AYNA veya bir YUMAK gibidir...Çözüldüke dolaşır , kördüğüm olur...
Şâir basitinden giderek YALAN demiş...
Basit bir düzyazı örneği...
Aşk binbir parlak yüzü olan PIRLANTA gibidir aslında...Tamamı bir kalemde anlatılmaz...
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Kızıl tepelerde aşk; kıvrıldı , ayağa düştü...
Orta malı , metâ oldu , yoldaşlar hep bölüştü...
Kartal kaptı güvercini , sömürdü kanına dek ;
Âdi kuduz çakallar hep kıskanarak gülüştü...
'Müftü efendi bize kâfir demiş
Biz kalkıp ona diyelim müselman
Yarın ruz-i mahşere vardıkta
Çıkarız ikimiz de yalan'
Buyur Abdül sen açıkla madem :)
Çeviri şiiri diye bir şey olamaz; o olsa olsa çevirmenin
yazdığı yeni bir şiirdir.
Attila İlhan'ın bir dizesi vardı:
'telkâri bir teğmen yirmi yaşında...'
haydi çevirin bakalım bu dizeyi.
Ne demek 'telkâri'?
İnce gümüş işçiliği demek.
Şair ne anlamda kullanıyor:'uzun boylu, yakışıklı'
Diğer türleri bilmem; ama çeviri şiirden anlamak için
en az çevirmen kadar o dile hakimiyet gerektirir.
Ee... Yabancı dilimiz de nanay.
Beş yıl Amerikalılarla çalıştık gerçi, derdimizi
anlatabilecek pratiğimiz var şükür; ama başka bir
dilde yazılmış şiir hakkında kalem oynatmak bence
biraz hadsizlik olur.Buyur sen açıkla Abdul'üm :))
Benden paso. Hoş açıklamaya gerektirecek bir şiir de
değil ya...
hikmetinden sual olunmaz.. çeşit çeşit şairlerini sevdiğim yarabbim.. dön baba dönelim hacılara gelelim..
.. ezber ezber... tekrar tekrar.. aşk sudur iç iç kudur.. aşk fişne ye ye kişne.. aşk şudur aşk budur..
..bırakın ben kendim karar vereyim neyin ne
olduğuna.. bırakmazlar.. biraktırtmazlar..
şair bilinç altına baskı yaparlar.. -hani geçen aşk demiştiniz ya ben oraya tam anlıyamadım.. aşk nasıl demiştiniz hocam gerçekten varmıymış aşk.. diye dersi kaynatan..
..şairi bir öğretmen.. bir kılavuz yol gösterici.. topluma önder kimse olarak gören anlayış..
..dönder baba dönder topaç gibi o yanna bu yanna..
..böyle bir şey olabilirmi.. yapma etme dedi anan baban dinletemedi adam edemedi..
mektebe gönderdi.. eti senin kemik benim dedi öğretmen adam edemedi..
..ilkokuldan terk usta yanına girdin torna tezgahı soktu.. frezeye verdi çıkardı..
eline eğe tutuşturdu.. törpüle dedi törpüleyemedin bastı tokadı ustan adam edemedi..
askere gittin karakola düştün evlendin çoluk çocuk sahibi oldun maişet cemaat hayat en ufak bir şey veremesin sana..
..aman ne.. ben bunu beklemiyordum şair bana bir şey verseydi..
..benim bildiğim şairin yapacağı.. eline kavalını alır..
götürür sizi köprü altına.. eminönü galata haliçe nazır denize nazır.. mütevazi bir balık ekmek acı soğan limon turşu eşliğinde hepsi bu..
- efendim gitsin şu siyasilere iki çift laf etsin.. efendim belim ağrıyor bir ilaç yazıversin.. yarın hava açıkmı kapalımı hava ne alemde hele bir deyiversin.. böyle bir şey varmı ya...
.. okur gözü doymadık bir tatminsizlik canavarıdır..
kargacık burgacık iki satır yazı yazamaz.. telefon icat edersin.. git bununla mesaj çek bas konuş der eline verirsin.. iki gün sonra bunun kamerası olsun.. akıllı olsun internete girebilsin şu olsun bu olsun..
.. be insafsız internete bağlanmasını biliyorsun.. tabak gibi orda google yazıyor.. git ne soracaksan sor gugıla..
daha şair bana öğretsin.. neyi öğretecek şair sana.. adamlığın kitabı yokki.. şair sadece o kitabı yazabilecek bireye.. yazma aşk şevki verir hepsi bu..
.. efendim ağaçlara yazık oluyormuş şuymuş buymuş..
tersine şiir ekonomiye işlevlik kazandırır.. siz o ağaç kesildi diye üzülmeyin.. tabiat ana cömerttir.. komşu çam ağacı gözyaşını kozalak şeklinde akıtır.. şimşekler yasına bulutları mendil yapar.. umut körpe fidandır o boşluk dolar.. dolmuyan kalpteki boşluk hepsi bu..
.. o tomruk kesme işcisi evine bir sıcak somun ekmek götürür.. oğlu ve karısı yüzüne gülümseme şiiri yazar..
o kağıt fabrikası ciltci grafik tasarımcı hepsi zebeblenir şair harici her keseye zerre nispetince girdi sağlar şiir..
çocuk evde okumayı söker.. yaşlı babaanne yalnızlığına merhem yapar.. her yaşın şiiri bulunur.. eskir.. pus tutmuş ve kirlenmiş aynayı pırıl pırıl parlatır şiir.. pencerenin rüzgar giren yerine kalafat yaparsınız.. koparır beş on yaprak yan yana masa örtüsü vazifesi görür şiir.. daha ne.. çöpe atsanız nem ile bakteri yuvası olur..
..azot çıkarır o mikrop havaya soluman için verir.. bin ağaç yeşermesi için karbon monoksit verir hepsi bu..
.. gidin araştırın.. aşık maşıktır o şair.. şimdilik çok gevretiyor çok yakıyor.. okur umum arzusu üzre yağ yakıp yumuşatıyor.. yarın harı biraz diner soğur gönül yarası.. tam kıvam şiir pişirir hepsi bu.. zaman herşeyin ilacı.. nice heybeler dolmuş günaydın yenisine.. sevgi bir yaralı kuş her sofra sinisine dilerim efendim.. iyi pazar mazarlar..
'Aşk imiş her ne var ise âlemde
İlm bir kıy-lü kal imiş ancak'
Fuzulî
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta