IŞIKLAR DA SARARIR
Ortası delikli taş pürtük pürtük,
Her dönüşünde kendisinden,
Bir parçaydı kopan.
Oluk, tekne, kayışlar,
Ve sarkan ipler,
Rüzgarda hışım,
Değirmende taşım.
Süzülen ışık sarısı pencerelerden,
Taş duvarlarla,
Kaşı çatık tavanlara,
Ellere, yüze , saçlara,
Oluktan inen buğdaylar,
Düşerdi seslerin en kırılgan köklerine.
Taşın ortasındaki delikte,
Kayboluyordu dönerek öğüterek,
Durmaksızın yutuyordu taneleri.
Kayısı ağaçları, ıhlamurlar
Buğday kokusuyla,
Açıyordu kollarını gökyüzüne.
Virane ambarlarda saklı sözler şimdi avcumda,
Siyah beyaz selamlaşılan,
Serin bahçelerden ses vermeyen hayat,
Maya tutmaz artık küskün somun,
Çarşılar ölü doğmuş bereket kusarak,
İhtiyarlar gibi uzun uzun
Bakıyordu cam önlerinden.
Arnavut taşlarında,
Seslerin şaşkın iskeletini kokluyordu bir kedi,
Yalnızca değirmenci görüyordu,
Çöküp katlayarak bedenini,
Yalnızca onun nasırlı elleri.
Etini kopararak ezen
Dilinde çürüttüğü eski şarkılar,
Hep geçmişe deviniyordu,
Hayatı roman kalabalıklar,
Öykülerini dökerken caddelere
Kusursuz sayfalara düşülmüş dipnotlar
Bırakıyordu hafızalarda.
Süheyla Altınkaya Turan
Kayıt Tarihi : 11.2.2018 14:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!