Uzay, gökyüzünün haline bak Uzay. Koltuklarına oturup ışık yayıyorlar.
Onları gören yıldız kurtları altta kalmıyor, havayı senin istediğin gibi talan ediyorlar.
Gel, doğmadığımız zamanların seyrine dalalım, gündedün dolu akşammış gibi
Mayıs ayından akan bir lime duman görelim
İşte, onun üstüne çıkıp anne yıldız kurdu görmeye gidelim
Kim bilir anlatacak neleri, gösterecek nereleri vardır bize
Bak Uzay, Uzay... Uzay! Ne yapıyorsun?! Yavrusunu neden kaçırdın
Şimdi neydi suçu yabanın? Doğa fazla sessiz diye kendini mi şaşırdın
Neyse, kaçalım madem... Şuradaki bizi yere indirecek dalmış gibi sallanıyor, insek mi?
Ya çaldığımız yavru yıldız kurdu? Onu da annesine teslim etsek mi?
Hâlâ peşimizde. Belli ki çok seviyor kavanoza koyduğunu, nitekim sanmıyorum bize öfkesi olduğunu.
Bize öfkesi olduğunu... Uzay, annenin antenini nedensizce kopardın!
Ya seni yemek istese? Ya o zaman ne yapardın?
Şimdi de sallanıyor musun kalan tekin üstünde
Uzay... Unut gitsin, sakın devinme! Bu anı resmetmem gerek
Tam yıldızlar parlıyorken, yavru elinde, anten ayağına dolanıkken
Gökyüzünün parmak aralarından atlıyorsun; benden mi öğrendin, bilmiyorum
Sonsuz kez yinelenmeli. Apağız, ışık apak.
Kayıt Tarihi : 19.2.2024 08:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sonrakiler. Usluluk dizisi. Uzay'a.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!