İşidin ey yarenler aşk bir güneşe benzer
Aşık olmayan gönül misal-i taşa benzer
Taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter
Nice yumşak söylese sözü savaşa benzer
Aşk erinin gül yüzü yumşanır muma döner
Taş gönüller kararmış şol yavuz kışa benzer
Münkir işini bilmez işi ileri gelmez
Nice tâbir eylesen anlanmaz düşe benzer
Hırs anı almışdürür nefsine kalmışdürür
Kendi tatlı canına yavuz yoldaşa benzer
Aşk kudret küresidir sızdırır âşıkları
Halden hale döndürür andan gümüşe benzer
Âşık canı dinlemez tâ dosta ermeyince
Dünyada kararı yok pervazlı kuşa benzer
Ol sultan kapısında ol Hazret tapusunda
Âşıkların yıldızı her dem çavuşa benzer
Geç Yunus endişeden ne gerek bu pîşeden
Önden ere aşk gerek andan dervişe benzer
Kayıt Tarihi : 30.8.2008 11:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevindirici...
Sadece aşk üzerine söyleyeceğim ben:
Aşk başlıbaşına bir kavramdır. Yeryüzünde en çok karşı cinsler arasında görülmesi çok anlaşılır olmakla birlikte her zaman böyle olması asla şart değildir. Bu yüzdendir ki, aşkı doğrudan cinsel cazibe ile ilgili bir kavram zannedenler iftira ettiler Hz. Mevlânâ'ya. (Sadece hormonlara indirgenemeyeceğini vurgulamaya çalışıyorum.)
Evet, maddi evrende ana baba sevgisinden tutun karşı cinse sevgi, memleket sevgisi dahil olmak üzere hemen her sevgi ve aklınıza gelebilecek başka her tür arzu ve isteğin altında esasen doğrudan veya dolaylı bir menfaat bulunabilirken, aşk, kayıtsız şartsız sevmektir. Aşk unutamamaktır. Aşk kusur bulamamaktır (bulmamak değil) . Aşk sevilen yanında hiç olmaktır.
Sonuç: Aşk öyle bir sevgidir ki bilinen maddi alemde akla mantığa sığacak herhangi bir makul sebep ve hatta gerekliliği yoktur. Dolayısıyla ortalıkta sandığınız kadar fazla aşık da yoktur. Bu kelimeyi kullanıp aşık oldum demeleri onları âşık eylemez. Ama gerçekten âşık olanlar var ve biri işte tam bu sayfanın üstünde duruyor :)
Kendisi yok olmuştu.
Söyleyene bakmadık bu yüzden, söyletene baktık.
Nasıl çok sevdiğimiz evladımıza yakınlık gösteren birine yakınlık duyarsak, sevdiği bizi sevsin diye sevdik onu.
Son yazdığınız yorumlardan; tüm iyi niyetlerinize rağmen,büyük bir çelişkide
olduğunuzu üzülerek okudum.
Duygusal bunalımlardan kurtulmuş, aklen sağlıklı bir toplum olabilmemiz için
şairlerimizin de aynı çizgide olmasının gerektiğini vurguladığınızı çok iyi anımsıyorum.
Ve bugün yazdığınız ;şairlerin akıllarıyla şair olamayacağı,aklın aşkın önüne geçip
onu şairlikten uzaklaştıracağı düşüncenizi birkaç kez okudum ve inanamadım.
Çok basit bir gerçeği gözden kaçırmışsınız ki o da şu;zeka seviyesi bir insan kadar
gelişmiş bir robot aşık olabilir miydi???
Haklı olduğunuz tek nokta bu. Hayır, kesinlikle olamazdı...
Ama, malesef unuttuğunuz gerçek ; İnsanların en zekisinin bile,bir robot gibi,
bütünüyle mantıkla yaşamlarını sürdüremedikleridir. Bu tür insanlar yok mu, evet
var ve normalin çok dışında oldukları için ruhsal tedavi altındadırlar büyük olasılıkla.
Aşk,insanların hayvansal içgüdülerinin göstergesinden başka hiç birşey değildir.
Belli yaşlarda belli hormonların etkisiyle tavırlarımızın,düşüncelerimizin,duygularımızın
ne kadar şekillendiğini bilim tamamen ispatlamıştır ve bu içgüdülerin bizi tamamen
yönetmesinden , değişik derecelerde, tek kurtaran şey de aklımızdır.
Değişik derecelerde dedim,çünkü ;bunu, ya hormonlarının güçlülüğüyle,ya da
kontrolunun yetersizliğiyle halledemeyen , bunalımlarından kurtulamayan
veya beynindeki kimyasal dengesizliklerden dolayı gerçekler dışında
yaşayan milyonlarca insan vardır.
Bu duygusal fırtınaları sürekli yaşayan bireylerin içinde inanılmaz zekasıyla ,inanılmaz
sanat eserler yaratmış kişilerin (Bethoven, Van Gogh gibi , saymakla bitirilmeyecek
sanatçıların)varlığını inkar etmek hangi akla hitap eder bilemiyeceğim.
Sakın ha sakın,dediğme geldiniz demeyin,çünkü; bu insanlar,kesinlikle , bu eserleri
duygularının derinliğiyle değil,aynı anda taşıdıkları sanatsal zekalarıyla yaratmışlardır .
Evet, bizler duygularının,içgüdülerin esiri, fakat akıllarıyla bir yerlere gelmeye çalışan
basit canlılarız.
Bu çelişkinin içinde kendi yarattığımız fırtınalar ise sorunlarımıza sorun eklemekten
ileri gidememiştir.
İstediğiniz o güzel toplumu ; insanların günü gününe uymayan,fırtınalı,bencil,
istikrarsız duygularıyla yaratmanız inanın imkansız bir hayal olurdu.Gelişmiş tüm
toplumların güvenilir,istikrarlı yapılarını oluşturan tek ve tek şey akıldır.
Duygular ;bir eserin yapı taşı olabailir ama o eseri yaratan tek şey akıldır ,yoksa
zekası gelişmemiş hayvanların da büyük eserlerini görmek mümkün olurdu.
Ve ilk katı oldukça güzel yapılmış ama devamı getirilememiş bir ev de yapılabilir ,
konuya iyi girilmiş ama sonra dağıtılmış,saçmalamış bir şiir de yazılabilir. Bunu
becerebilmek için uzun uzun roman yazmaya gerek yoktur. En kısa yazılmış şiirden,
roman gibi uzayıp giden tüm şiirler de buna dahildir.
Çok uzattım galiba..
İnsanlığımızı unutmadan, aklın ve bilimin hükmettiği günlerin yakın olması dileğiyle.
Sonsuz Saygılar Herkese..
TÜM YORUMLAR (13)