Bekle,
Yalnızlıkların içinden,
Kundaksız geldiğim gibi,
Gidişimi de, bekle.
Esir ettiğin suskunluk,
Bülbülü zar eden gülün sesine
Sevmeyi bilmeyen kusur bilir mi
Boyun büker sevda bilmem nesine
Varlığı zer eden zerre bilir mi
Kaçırır gözünü kirpiği telaş
Mendillerim var abiler ablalar
Allısı pullusu
Üç beş kuruşa satıp ekmek alacağım
Anam hasta benim babam yok ki
Yüreğim yasta benim bilmezsiniz.
Kış erken çaldı kapımızı
Kelimeler gibi gökyüzündeki tellere dizilmiş kuşlar
Soğuk bir kentin duvarındaki kanatlardı sevda
Zaman bir ayrılık kelimesi gibi vurdu cümlemi
Tükendi alfabem, seslerimi astılar hafız.
Işıktan bir umuttu belki şu yanan bağrım
Dağlar sarmış gönlü Ferhat değilim
Yürek tükendiyse şirin ne yapsın
Bağbozumu sanmış mezar ölüyü
Ruh sadık canana seven ne yapsın.
Hazan eder zalim güler geçermiş
Çok mu acı çektirdim sana söyle
Ağlattım mı geceleri kör karanlıklarda
Bir karınca gibi, ezdim mi habersizken
Sevmedim mi sandın, söyle.
Çok mu yıprattım yüreğini söyle
Şiir kokan dudaklarına başımı yasladım
Gri bir tebessüm bulutuna küs
Avuç dolusu kırlangıçlar gibi
Pencere camından süzülüyordu yağmur.
Nasılda acemi ve ürkekti
Varam dedim dağlar aşıp bağlara
Dağ oldum dağları bir itemedim
Gönül od’a düştü aşkım çığlara
Buz tutmuş sevdayı eritemedim
Bahar geliyor Sümeyye
Ayak sesinden tanırım yağmuru
Bir karınca su taşır yoluna
Bulutu bol olur hicranın
Yeni bardaktır her şey
Yüzünde gelecek günler için
Sıcak ve soğuk
Küçük odalı
Eski karton kutuların/Yırtık ağızlı köşesinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!