“bu yaşta hâlâ aşk peşinde misin,
diyen dostuma”
—Bilirsin
Şiirin de, aşk gibi bir yanı yalandır
Zaaftır,
Kurtul, çek kendini
Hâlden hâle girip durma,
Irmağın susuzluğunda
Sükût-u hayal gibisin.
— O kapıyı yüzüme çarpalı çok oldu, zaman
Ama bu aşk, müstesna bir macera
Galip Dede’den kalma bu sır
Bu çit sarmaşığı
Bu kalp ağrısı
Bağdat kapılarından çevrilen bu dert
Sîna’da Sultanı kul eyleyen
Bu kül rengi buğu
Benim de gözlerimden geçti
Ansızın
Sonra Endülüs’e çevirdim kalbimi
Dinle çocuk, dedi, İhtiyar
Henüz anlamıyorsun,
Aklın, cesedinde hapsetmiş seni
Hepsinden soyun, her şeyini hiçbir şeyle değiş
Geriye ne kalmışsa Aşk odur…
Topladım her şeyimi
Ne çok benim olmayanım varmış
Bir ırmağın kıyısında
Usul usul suya gömdüm.
Soyundum tüm gizlerimi
— sus
ellerin kirlenmesin yine
bir cevabın olsa da
sus, susacak bir şeyin kaldıysa
— ey
zamanın ardına saklanan kusur
sen aç gözlerle seyrederken ırmağı
ve aksinde kendinden başka bir şey göremezken
suyun kalbinde saklı olan
ateş ve dumanı
nereden bileceksin
benim yağmurum içime yağar
zaman eskitemez adımlarımı
kuruyan nehrin dudaklarına
Gül sürerim
sen uslanmaktan korkan, ey
karın, buzdan sarayları ısıttığını
nereden bileceksin.
Kayıt Tarihi : 8.3.2016 11:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!