Kalabalık bir pazar yerinin köşesinde;
Üç beş kafes içinde, keklikler duruyordu.
Sıcak temmuz gününün, yakıcı güneşinde;
Belli ki, yaşlı adam, bunları satıyordu.
İnsanlar gelip geçer; bakarlar tutsaklara;
Kekliklere azat yok; para, para, ah para!
Bir genç, müşteri olup, yöneldi ihtiyara;
Adama, kekliklerin fiyatlarını sordu:
İhtiyar, göstererek kekliklerden birini:
'Bunun değeri yüzdür; diğerlerinin yirmi.'
Gencin merakı arttı; 'Hepsi keklik değil mi? '
İhtiyar, oturduğu iskemleden doğruldu.
Dedi ki: 'Bak evladım; bu keklik ötücüdür,
Şayet onu alırsan, avcı kadar iş görür.
Sesiyle keklikleri tuzağına düşürür.'
Genç başını salladı; mevzuyu anlıyordu...
Genç, cebine elini atarak, ihtiyara;
Kekliğin bedelini uzattı; tam yüz lira.
Aldı, yüzlük kafesin kulpunu avucuna;
Başını eğdi öne; bir an ruhu tutuldu!
Sözüm ona; almıştı kekliklerin hasını,
Sonra açtı aniden, kafesin kapısını;
Bir hışımla kopardı kekliğin kafasını!
'Bu, ırka ihanetin cezasıdır! ' diyordu!
Halil GÜLŞEN
1 Mayıs 2008
Kayıt Tarihi : 1.5.2008 11:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Fecii bir şiir..
TÜM YORUMLAR (6)