İpekyolu’nda Bir Tüccar Şiiri - Mesut Yü ...

Mesut Yüksel
86

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İpekyolu’nda Bir Tüccar

İpekyolu’nda bir gölgeyim ben,
sabahın ilk nefesi ipek gibi
içime dolar.
Katırların sırtında sessiz bir ney gibi
sallanır ipek,
çöldeki rüzgâr yanaklarımı okşayıp
geçer, tuzlu bir öpücük bırakır.

Bursa’dan başlar yol,
bir iplik kadar ince,
Sivas’ın ayazı düşüncemi
bıçak gibi keser.
Kayseri kalabalığı yüreğimin içinde
düğüm olur,
Erzurum’un taşları omzuma çöker,
bin yıllık sessizlik yükler.

Bağdat’a inerken güneş
erimiş altın gibi akar,
Tahran’a varınca gökyüzü
lacivert bir dua olur.
Kervansaraylar beni tanır;
avludaki kuyular geceyi yutmuş,
taş duvarlar hâlâ sıcak,
hâlâ bir yolcunun adını fısıldar.

Rüzgâr eski bir âşık gibi
sokulur yanıma,
ay ışığını ipek mendil gibi
serer taşlara.
Ateşin içinde kendi gölgemle
dans ederim,
yüreğimdeki yük yavaş yavaş
kül olur,
yeni menziller birer yıldız gibi
göz kırpar.

Şafak sökerken ufukta
ince bir bıçak yarası açılır,
nal sesleri uykunun küllerini
savurur.
Tarihin omzunda yürür adımlarım,
her adımda biraz daha ben olurum,
her adımda biraz daha yol.

Bu yol yalnız bir yol değildir,
bir damar gibi atar
insanlığın içinde.
Her şehir bir âşık,
bir soru bırakır önüme:
“Tüccar, nereye götürüyorsun
içindeki fırtınayı?”

Bir an dururum yüklerimin
gölgesinde,
geçen şehirleri avuçlarımda
dizerim yeniden.
Sonra içimden bir ses yükselir,
ipek kadar yumuşak,
altın kadar ağır:

“Yol beni değil,
ben yolun içindeki hikâyeyi taşırım.
Hikâye biter gibi olur,
tam ben tükendiğim anda
yeni bir nal sesiyle
yeniden doğurur beni.”

Mesut Yüksel
Kayıt Tarihi : 6.12.2025 23:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!