Uyuyamıyorum, delirmek üzereyim. Mükemmel olarak düşlediğim hiçbir şey öyle değil. Durmadan başka bir şeye evriliyorum. Şüphesiz şu ruhumu tamamen ile anlayan biri olsaydı mektup değil şiir yazardım. Herhangi bir şekilde alelade birini kendime yakın görsem de en ufak bir vefasızlıkta ondan kaçıyorum artık. Hatalarından ben utanıyorum.
Bir insan muayyen bir vakte kadar yaşar. O vakitten sonra vaktimizi hasrettiğimiz her şey tekrar eski vakitlere dönmek içindir. Yazık ki bir ömür ancak böyle boşa harcanır. Ve bir ömür ancak saadetle yaşandığı sürece güzeldir. Fakat ben bu zaman yığınını lalettayin geçirmekten yoruldum.
Aslında herkes aynıdır. Aslında pek de alelade bir insanı biz yüceltiriz. Sevgiyle, sözlerle, emekle... Hayır hayır bu hatayı yapmamak gerek. Kutsal olan başka şeyler vardır. Bir kimsenin inancı kutsaldır. Evrensel ahlaki kurallar kutsaldır. Lakin hiçbir insan kutsal değildir. Onları böyle görmek istediğimiz için öyle sanırız. Yıllardır bir insan her halde başka bir insana yeterdir diye düşünüyordum. Artık bence bir insan her halde kendine yeter. En beklemediğimiz kişilerden en çok korktuğumuz şeyleri görmek bir doğa kanunudur artık. O halde neden bu hatayı ısrarla yapıyoruz? Ya da bırakın yaptığımız tek hata bu olsun. Şüphesiz bu hata insan ruhunu en az alçaltan hatadır. Kimbilir belki de sizce hiç alçaltmaz.
Bir insanı farklı görmeye çalışmaktan yoruldum. Hepsi aynı işte, değişen hiçbir şey yok maneviyatta. Farklı bir göz olunca korkunuz değişmiyor, farklı bir gülüş olunca çekinceniz değişmiyor. Korkarsınız ve olur. Bu da bir doğa kanunu artık. Bu yapmaz dediğiniz herkes onu mutlaka yapar. Gerek fiilen gerek sözle. Bu durumda herkesi olduğu gibi görmek lazımdır. Fazla gördüklerimiz aslında düşlediğimiz şeylerdir.
Yazınca ne değişiyor sanki. Tekrarını daha şiddetli hissetmeme neden oluyor. Sanki insanlar bu yazdığımı okuyacaklar mı? Yahut okusalar bile değişmeyi becerebilecekler mi? Erdemli biri zaten erdemini gösterir ve her türlü fedakarlığı yapar. Bir insanı neden zorla erdeme kavuşturayım ki? Ben aklımın her şeye ermeye başladığı vakitte beri erdemli bir insan olmaya çalıştım. İyiyi, kötüyü, yanlışı, doğruyu ve daha nice şeyi düşünüp ona göre hareket etmeye çalıştım. Bunda çoğu zaman başarılı oldum. Hangi nedenle olursa olsun hiçbir insana yanlış yapmamaya çalıştım. Çünkü fikrimce yapılabilecek en büyük günah kalp kırmaktır. Teferruatın yahut amacın kesinlikle bir manası yok. Tek gerçek herhangi birinin kırılmış olması ve bunu sadece erdemli insanlar bilir ve düzeltmeye çalışırlar. Kırılmaktan sıkıldım. Darılmaktan sıkıldım. Kırgınken yine başkalarının duyması gereken hüznü ve pişmanlığı duymaktan sıkıldım. Haklı olduğum halde pişman olmaktan sıkıldım. İnsanlardan sıkıldım. Dünyadan, yaşamaktan bilhassa kendimden sıkıldım. Madem şu anlamsız dünyada daha şu yaşımda her şeyden ümidi kesip amaçsızca yaşıyorsam ne anlamı var yaşamanın? Kim yardım edebilir bana yaşamam için? Hiç kimse. Evet hiç kimse. Sahi insanlar neden konuşmayı bilmiyorlar?
Bir valiz alıp olabildiğince uzaklara gitmek gerek. Valize de ihtiyaç yok ondan da sıkıldım. Şüphesiz bir Afrika ormanında vahşi hayvanlarla yaşamak, bana yakın olduğunu sandığım insanlarla yaşamaktan daha onurludur. O halde herkesten sıyrılıp tabiata hizmet etmek gerek. Bu son çarem. Beni şu dünyada tabiat da anlamazsa o zaman gerçekten yaşamanın hiçbir manası olmaz. Ben hiçbir zaman ölümden korkmuyorum. Elbet öleceğiz hepimiz. Bu dünyadan bir ben geçmesini, bu dünyada sonsuza kadar kalmaya her zaman yeğlerim. İşte tabiat da beni anlamasa, bu dünyayı hiçbir zaman ne yaptığını ne istediğini nasıl davranması ve konuşması gerektiğini bilmeyen insanlara terketmeliyim. Bırakalım da sonsuza varsınlar.
Bazen oturup saatlerce ağlayasım var. Tabiki de kimseden çekindiğimden falan yapmamazlık etmiyorum. Ben hiç kimseye hiçbir şeyi asla izahate mecbur değilim. Sadece ne kadar denesem de yapamıyorum, ağlayamıyorum. Boğazım kurur, düğümlenir, gözlerim sulanır ama asla ağlayamıyorum. Keşke şöyle bir içimi boşaltsaydım. Lakin ne mutlu bana ki her zaman beni anlayan ve yanımda olan iki şey var: Müzik ve kitap. Bir keman beni alıp yerden yere vurabilir, bir piyano kalbimi söküp onu ezebilir, bir kitap beni istediği kadar ağlatabilir. Lakin asla darılmam bunlara. Bunlar zaten böyledir. Bir keman beni kırmaya çalışmaz, ezgisi kırar. Bir piyano beni üzmeye çalışmaz, duymam yeterli. Bir kitap beni ağlatmaya çalışmaz, hikayesi ağlatır. Hülasa bunlar zaten neyse odur. Bilinçli yapmazlar. Ama insanlar bunları yapmak isterler ve yaparlar. Bir keman kemandır. Bir piyano piyanodur. Bir kitap kitaptır. Sanırım insanlar insan değiller.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta