Ve bir söz yazılır soluk sarılı bir kağıda. Bir silüet belirir puslu bir havada. Buruşuk yüzünde asırlık yalnızlık ve asilik. Nasıl ki semaya dikilmiş her göz gururla parlıyorsa şu dimağımda, işte öyle, o gururla parlar gözlerim gözlerinde iken. Sensiz şu hayatın ne manası olabilir? Ki zaten ne hayrını gördük şu yaşamın? Akıl almaz bir saadetin hayatımı doldurup taşırdığı günlerden ne kaldı bana? Ve daha cevap veremediğim bir ton soru. Anılarla özlem gidermeyi yok edebilseydim keşke. Şüphesiz bu pek vâzıh olan bir inkisar olarak yerleşip kalıyor içimizde. Alelade bir vakit veya mevzuuda "vaktinde falanca şarap ne güzeldi" demesini bilir lakin ne kadar beklediğini pek bilmediğimiz halde evsafını gayet güzel biliriz. Yahut başka bir şey. Başka bir şeyler. İnkisarlarım birikinti halinde bulundukları dimağımın en gizli köşelerinde dayanamayacağım bir sarsıntıda patlar ve kalbime damlaya damlaya düşerek yakar. Ve işte tam bu anda gerçek manada göğsümün içinde bir sıcaklık peyda olur. Ve yine işte tam bu anda bir sahildeki kayalıkların en ucunda, denizin bile uyumak üzere olduğu bir gece vaktinde kollarını iki yana açmış , gerçek sevdalar gibi yıllanmış bir şarabın lekesi ile kirlenmiş olan beyaz gömleğinin tüm düğmeleri açık ve gözlerini yukarı dikip bağıran bir adam tasavvur eder, hep imrenirdim.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta