Sükut ettiği sanıldığında, hıçkırarak ağlayandı
Yaz gülü, cılız bir gövdeyle taş duvara yaslanmış
Yarım kalmış şiir gibi, sevgilinin gözünde mihmandı
Yaz yağmurlarıyla, kır çiçekleri suya kandığında
Özlem ve hasret dolu bekleyişler tüllendi
Vefanın kirpikleri kıpırdadıkça
Yangınlar, köze küllendi
Issızlık, tenini okşayan alazdan kalma sancı
Yanlış zamanlara verilen adresleri yazıyordu
Yakındığımız hikayeler, düştüğü yerden dallandı
Bilmezler ki, mazi kaç kavuşmaya rüya yordu
Bilmezler mi, düş kuranlarda insandı
Bakıldığında, başında tacı olanlara
En çok, onlar yalanlara aldandı
Elinde şems, bir siluet
Göğün karanlıklarını, ışığa yokluyor
Bin yıllık bir destana kundaklamış hayalini
Kaçak akımlara karşı uyanık, nifak sokmuyor
Öldü sandıkları bedi’ ruh, intifada
Hilalin dudaklarında, kırmızı gül
Oturmuş arşın gölgesinde
Davudi bir edayla
Kur’an okuyor
Yemen sana dar(mı?) geldi Osman
Abdullah Mansur(!) gibi müsteşrikler varken
Siz, elinizde önünüzde olmayanla, savaştınız
Siz kıtaları aşarak, hilale gökten yıldız taktınız
Siz bayrak oldunuz da, bize arş-ı âlâdan baktınız
Bir gecede doksan bin, birlikte hakka yürüyerek
Ardınızda, uğruna can verilesi Vatan bıraktınız
Söndürülmeye çalışılan güneşi
Güçlendirip yeniden yaktınız
03.07.2009
Mehmet Sani ÖzelKayıt Tarihi : 3.7.2009 16:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
NOT: Şanlı ecdadımı ve efradını Îman şuuruyla, kıtalar arası koşanları İsimsiz kahramanları, aziz şehit ve gazileri Komutanları, askerleri ve halkın kendisini Rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!