Kendileri farkında olarak ya da olmayarak, bilerek ya da bilmeyerek sanattan, edebiyattan, şiirden, şair ve yazarlardan beslenen sanat erbabı, yöneticileri, moderatörleri canları sıkıldığında, egoları okşanmadığında tırnaklarını çıkarıp birkaç tuşa basarak vandallıklarını göstermekte hiç duraksamazlar.
Vandalistler için önemli olan obur iştahlarının önüne sürekli gelmesi gereken ürünlerdir. Yazarlardan, şairlerden beklentileri budur. Gelen ürünlerin niteliği onları çok fazla ilgilendirmez. Bir yandan sisteme karşı çıkar gibi görünüp, öte yandan tüketim toplumunun birebir izdüşümü olan “durmadan tüketilip atılması gereken ürünler” olarak kabullenirler sanatsal yaratıları.
Bir yazarın, şairin birkaç ay suskun kalması affedilmezdir. Vandalistin iştahla beklediği mezelerin ardı kesilmiştir. Haddi bildirilir hemen, birkaç tuşa basarak. Savaşlara, yoksulluğa, adaletsizliğe, sömürüye karşı mücadelenin bayrağını en yüksekte tutar gibi görünen Post-Modern Vandal, bütün bu kötülüklerin sürmesi için tüketim toplumunun çarklarını yağlayan “tık”ların tıkır tıkır tıklamasından öte bir şey düşünmez. Aylarca, yıllarca göklere çıkardığı, yücelttiği şairini yazarını on saniyede çöpe atarken duyduğu hazla tatmin olur.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim