"Bu karanlık iyi böyle aferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor,hoşlanıyorum"
T.UYAR
İnsanlar uyurlar.. Normal olan bu olduğu için de uyuyamamayı anormal bir durum olarak görürler. Hatta bu uyuyama anormalitesini bir hastalık olarak kabul edip adına da İnsomnia derler.. Normal bir insan yatağa gider ve tüm gece boyunca uyuyarak sonraki gün adeta yeni bir hikayeye başlar. Bu, sadece farklı bir gün değil, farklı bir yaşamdır da. Kötü anlardan, anı ve düşüncelerden sıyrılabildikleri bir tür mabettir onlar için yatak.. Ve uyudukları an itibariyle arınarak pisliklerinden akıl sağlıklarını koruyabilirler. İşte bu yüzden kişi, düşüncelerin ya da şeylerin sorumluluğunu yüklenebilir, kendini ifade edebilir. Çünkü uyku ile beraber o bir şimdiye ve bir geleceğe sahiptir.. Zihnin geliştirdiği bir tür savunma mekanizmasıdır uyumak. Uyurken insan bilinçaltının yardımıyla temizlenir ve uyandığı an hiç kirlenmemişçesine varoluşuna devam eder. Uyku, onlar için her gün yeni bir yaşama başlayabilmenin kırılma noktasıdır. Fakat uyumayan bir kimse için,gece yatmaya gittiği zamandan sabah uyanana değin bunların hepsi süreğendir, kesinti yoktur. Bunun anlamı, bilinci baskı altına alacak bir şeyin olmadığıdır ve tüm bu şeyler bilinç çevresinde dönmeye devam eder. Kabuslar, bir şekilde hiç kesintiye uğramadan devam eder ve sabah, neyin başlangıcı..? Hiçbir şeyin. Madem ki bir önceki geceden hiçbir farkı yoktur, yeni bir gün varolmamıştır. Bütün bir gün provadır, provanın sürekliliğidir. Herkes geleceğe doğru koşuştururken dışarıda kalmışsınızdır.Bu durum aylar ve yıllar boyunca uzadığında, şeyleri algılama biçiminizi, hayat anlayışınızı zoraki olarak değiştirir.
Geleceğin nereye gittiğini göremezsiniz çünkü bir geleceğiniz yoktur. Ve ben, bu durumun hayatımın en korkunç, en sarsıcı ve kısacası en temel deneyimi olduğunu düşünüyorum. Bunların yanı sıra kendi kendinizle yalnız olma gerçeği de vardır. Herkesin uykuda olduğu bir geceyarısı tek uyanık olan sizsinizdir.. Ve ben, o anlarda insanlığın bir parçası olmaktan çıkıp, ayrı bir dünyada yaşarım..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu durum aylar ve yıllar boyunca uzadığında, şeyleri algılama biçiminizi, hayat anlayışınızı zoraki olarak değiştirir.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta