İnşirah - Garib Çoban
Kendini bulduğun kendinindir
Bunca yaptıklarından sonra ona kızmakta haklı değil miyim?..
Küssem yeridir.
Haklı kızgınlıklar yoktur.
Ona o rolü yazarsan o da oynar.
Bizler ancak başkalarının bize dair bakış açılarını kökten ve derinden reddettiğimizde kendimiz oluruz.
Şunu bunu fâil sanmak.
Birine kızmak, çektiğimiz acıların sebebinin o kişi olduğu yanılsamasına kapılmaktır.
Oysa hiç kimse yılan ısırığından ölemez.
Bizi öldüren zehirdir.
Hayatta olmak da bir şey.
Çarpık Sevgi
Zehri bir başkasının değil sözlerinden sâdece bir bakışından bile alabilir, buluttan nem kapabilirsiniz.
Ancak onu özümsemek ya da bilincinizin damarlarından serbestçe geçmesine izin vermek zorunda da değilsiniz.
Başkalarının zehrini özümsememenin sonucu, başkalarına karşı asla düşmanlık hissetmemenizdir.
Görülmeyen bir ölüm var.
Yuva kurmak amaç, ev kurmak araçtır.
Eğer, araçlar amaçlaşırsa!..
İnsan Özne olmaklığını yitirir ve sıradan bir nesneye dönüşür.
Yuva kurmakta her eksiklik birleştirici bir hediyedir.
Ev kurmaktaki her eksiklikse yuva yıkan birer şeytan.
Şeytanlara teslim olmak üzereyiz.
İstemedikleri yerde olanların, mutlu olma ihtimali var mı?..
Rûhullah dilinden!..
Düşmanını sev.
Duyulması bundan mıdır?..
Kimin sevgisine talipsin?..
Sor kendine!..
Öyle herkes sevmesin seni.
Bizim iklimde, Hakk'ı gerçek sevenlere cümle âlem kardeş gelir.
Diye okumuş aşık Yunusumuz onu...
Uyuyorsun, uyanıyorsun, yarın oluyor.
Birlik ahengi
İşte bu titreşim pek güçlüdür.
Çünkü evrenin yayın frekansı budur.
Ve insanlar sizde hiç düşmanlık olmadığında bunu fark ederler, ışık ışığı çeker.
Kendini bulduğun kendinindir.
Biraz uzaklaş çok şeyin farkına varacaksın.
Gönül, her dosttan bir gıda ile gıdalanır.
Bu onları yakınlaştırır, cesaretlendirir, güven inşa eder.
Ve uyumun ortaya çıkmasını sağlar.
Aslanın kuzuyu öldürme düşüncesi olmaması sâyesinde, bu kadar yakınlaşabildiğini hisseder kuzu.
Bu toprakların bağrından biten Aşık Veyselimiz de bu espriye gülenlerden vesselâm:
Kim okurdu, kim yazardı.
Bu düğümü kim çözerdi.
Koyun kurt ile gezerdi.
Fikir başka b/aşka olmasa!..
Ağır dur ki molla desinler
Dindar insanlardaki uyuşukluk seviyesindeki bu yavaşlığa bir türlü alışamadım.
Bana kalırsa sabır bir tür tembelliğin dini kılıfı gibi geliyor?..
Sabır armağanı, beden-zihin-kalbimiz uyum içinde hareket edecek kadar yavaşladığında açılır.
Ve O'nun güzel isimlerinden biri
Es-sabur celle celaluhu.
Bir pastanın üstündeki mumlar gibi.
Biri giden gönül, biri kalan gönül içindir.
Bulamadım dünyada gönüle mekan.
Nerede bir gül bitse etrafı diken.
O'nun aynasında görünen insanlığın tarifinin kokusu da böyle!..
Sanki süzerek tane tane konuşması.
Sözü üç kere söylemesi ondan.
Nasip
Ne yaparsan yap, o esnada yavaş ve farkında ol.
Gönül gözümüzü kaybettiğimizden beri.
Ne hikmeti görür olduk, ne de ibreti.
Ben biraz tez canlıyım, bilmem gözümden kaçan şeyler, dikkat eksikliğim de ondan mıdır?..
Yaptığın her şeyi önemli ölçüde yavaşlatarak dikkatini geri yükleyebilirsin.
Ne kadar çok yavaşlarsan.
Her ne oluyorsa.
Şu anda her ne yapıyor gibi görünüyorsan.
Ona daha fazla dikkat eder.
Ve kendini verirsen, şahsen kendini unutur.
Zâten kutsalın varlığını o kadar çok hissedebilirsin.
Bu yavaşlamanın kitapta yeri var mı?.
Fezkuruni zikrulah, hatırlayış emirlerini aşk ile bir daha oku!..
İnsan, hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanır...
Hem yavaşladıkça kutsal ve kutsal olmayan eylem ayırdından kurtuluruz.
Ve sıradan olaylarda ilâhî olanı görmek manevi olgunluğun açık bir işaretidir.
Sen ile ateş arasındayım!..
Mâdem akış büsbütün
Bütün O…
İyi/kötü
Beğendik/beğenmedik.
Ayrımlarını kaldır.
Biz, karşılıksız sevgiye inanmış insanlarız.
İnandığımız gelici geçici putlaştırmış dünyalık şeyler değildir.
Bu yol aşkla teheccüt vakti ebediyete gider.
Onun için dünyalık putumuz, ahir zaman putçularından korkumuz yok.
Onu, buna tercih ile tek kutupluluğa bağlı kalmak.
Diğer ucu yani ikiliği ve dolayısıyla tatminsizliği, tereddütü, şüpheyi güçlendirir.
Böyle olur.
Öyle de olur.
Hem öyle hem böyle.
Ne öyle ne böyle.
Sen, ben, o ne yapıyor ne yapmıyor!..
Ben besmeleyle konuştuklarımın arkasındayım.
Siz elveda diyerek arkasından konuştuklarınızın yanındamısınız.
Sevebileceğiniz birine öyle kolayca rastlayamazsınız.
Bak sen şu Allah'ın işine.
Oluyor işte...
Sizin tabirinizle dünya derler bu sinemada'
gösterimdeki bütün bu oyunun başlamasının bir nedeni var mı?..
Zâten olduğumuz gibi kalamaz mıydık?..
Durduğu yerde duran ne var!..
Elbette duramazdık.
Bizim aslî karakterimiz özgürlüktür ve özgürlük seçim özgürlüğü demektir.
Seçim özgürlüğü, incecikten şu manâya gelir!..
Olduğunuz yerde kalmak için bir seçim yapamazsınız.
Olduğunuz yerde kalma seçeneği bile bu tercihte bulunabilecek bir kişiyi uyandırır.
Tek vücud, tek irade, tek kudret ile oynamaktadır.
Cennette tek bir irade vardır.
Ve her dediği olur.
Ama ortada bir seçim varsa seçen kişi oradadır, bu kaçınılmazdır.
Cennetten düşmekten, uyanmaktan kaçınamazsınız.
Dönüp dolaşıp kendinizi gerçekleştirmekten kaçınamayacağınız gibi.
Şimdi ve burada olan
Kendini gerçekleştirme gibi kaçınılmazdır.
Ama sürekli olan fark edilemeyeceği için unutulur, kaybedilir, arayış ve direnişteki ben kurgulanır.
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.
Ve hiç unutmadığın, kaybetmediğin aranır durulur, dünya filmi böyle böyle döner.
Yani bu olanı ortadan kaldırmak, geri almak, bundan kurtulmak isteği yok mu?..
İşte buna ben, benim ego denir.
Kendinden kaçmak isteyen bir arayış ve direniş.
Fakat işler bir kere düzelince, kötü günler sanki hiç yaşanmamış gibi oluyordu.
Aslında âlem cümlesinde faili bulduracak sual basit cidden?..
Yaralı kalbinden kurtulmak isteyen kim?..
Olana direnen kim?..
Çünkü sevmek!..
Yarıda kalan bir şiire devam etmek gibi kolay bir iş değildi.
Hep bir çıkış yolu arayan kim?..
Ve ben kendi rolünde görünen.
İşte burada bir kapıcı olarak oturuyorum ve diyorum ki!..
Çıkış yolu yok.
Bazı güzellikler herkesle paylaşılamazdı.
Kişi için çıkış yok!
Çünkü siz O olduğun için olduğunuz şeyi terk edemezsiniz, kimliğini kaybedebilirsin ama kendini düşüremezsin!..
Bu an olduğu gibi, olduğu hâliyle mutlaka böyle.
Karşılıksız severek ateşten gömlek taşıyanlar.
Gönüldeki sevginin sıcağının ısıttığı kadar yaktığını da bilirler.
Ve O olan şeyi, olanı, farkındalığı terk edemezsiniz.
Milyonlarca kalbin çarptığı bir şehirde.
Sen sandığın zâten o idrak imkânı olduğun için bu böyledir.
Bir yalnızlık şarkısı sözleri gibi dün de terk edilmiştin, daha önceki günler de.
Ve aydınlanma olan, O olan olmak.
Ben olan Ben olmak.
Daima özü, arş-ı rahman diye bilinen gönül budur işte.
Basitçe kendini sev
Yaşayan ölüleri oynamayı bırak, İbrahim gibi kır putlarını.
Ez-zâhir Benim desin gönül.
Dünya perdesinde görünen olarak ifade etmede.
Olan olarak açığa çıkmada.
Ama tüm bu gösterime rağmen hâlâ el-bâtında kalpte gizli kalan da budur.
Asıl başlaması lazım gelen yerde bitirmeleriydi.
Cümle âlem bir vücuttur, besmeleyle.
Ve vücutta ikinci bir kalp yoktur.
İkinci bir irade olmadığı gibi.
Varoluşun ikinci bir baskısı olmadığı gibi.
Alternatif bir şimdi olan olmadığı gibi.
Sen, ben, o .
Yoluma gitmiyorum.
Çünkü, tadılmış besmeleyle burada durmak hoşuma gidiyor.
O biricik varoluşun ta kendisiyiz.
Ve onu terk edemeyiz.
Rabbin seni terketmedi...
Ve siz o mutlak kaynak olduğunuz için,
Özünde Ben olan O olduğunuz için,
Kendinizin bu farkındalığından kaçamazsınız!..
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden O’dur.
Toprağa giren ve ondan çıkan, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir.
Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir. Hadid 4)
Birini seversen eğer, olmasını istediğin gibi değil.
Olduğu gibi, her şeyiyle seversin.
Siz nerdeyseniz.
Unutup gittiğimi zannettiğim bu hatıraların, bundan sonra beni hiç bırakmayacaklarını biliyorum.
O orada hazır.
Çıkış yok.
Ve bir çıkış bulma umudunuz da yok.
Bu aslında o kadar basit ki, olduğunuz şey için bu bedenin ölümü sadece bir bardak daha çay içmek kadar doğaldır.
Bu özel bir şey değil.
Yaptığınız iyiliği unutunuz.
Fakat size yapılan iyiliği asla unutmayınız.
Kasımın son mısralarındayız.
Gece yarısı, rüzgâr uzaklaşıp gitti.
V her tarafı sessizlik içinde bıraktı..
Günlerden ne bilmiyorum.
Rüzgara uzun uzun söylediğim sözler kendisini yalnız hissettirmişti.
Putlarını bir kırsa, insan yine de iyi insan olur isterse.
Bazen sadece özlersin.
Ama ben bugün de seviyorum seni.
Algıladığınız şey siz olamazsınız.
Ve Subhanallah ki deneyimleyebileceğiniz her şeyin zaten ötesinde olduğunuz için, o ölüm deneyimi zaten yaşanmıştır.
Ah şu gönlümüz,yeniden zifiri karanlık oldu.
El-mumit ismi de yazılmış ve okunmuştur.
Ama siz hâlâ öylesiniz.
Ne idi bu Maide.
Bana kalırsa insanın bütün dünyası, girebildiği gönüllerden ibarettir.
Bilmez misin!..
İnsanın bir şeyi bulmak için önce neyi kaybettiğini bilmesi gerekir.
İnsan var olmak istiyorsa.
Neyi bulmak ve neyin kendisini bulmasını istediğini bilmelidir.
İlla kim bile bilir ki, arzusunu.
Peki şimdi nereye gidiyorsun akılsız başım?.
Kendini ayakta tutabilmek, başıboş dolaşmamak için sağlıklı ve sağlıklı bir sevgiyle kendini sevmeyi bilmek gerekir.
Bir gönüle girdiysen dünyan genişler.
Hislerin, ufkun ve umutların genişler.
Bir gönüle giremediysen, yeryüzünün en ferah yerinde bile olsan zindandasındır.
El-ân ke-mâ-kâne...
Aynı şey doğum için de geçerlidir.
Siz doğumdan önce de var olduğunuz için, doğma deneyimi sadece sonsuz doğanızdaki.
Başka bir an ya da başka bir sahnedir.
İnsanın bir kaç tane beninden başka neyi var?..
Varın gerisini siz düşünün!..
Sudaki Sonbahar
Birbirlerini ilk günkü gibi sevenlerin sonu yoktur.
Sevmeye korkaklık bizi zamandan daha çok yaşlandırır.
Düşünmek zor, hüküm vermek kolaydır.
Yıllar sadece cildi kırıştırır.
Ama sevemeyenlerin ruhunu buruşturur.
Açıklaması en zor olan şey.
Herkesin görmemeye karar verdiği apaçık ortada olan şeydir.
Güzel, güzelliğinin kaynağını görürse gerçek güzel olur.
Ey gönlümün Maidesi, buradan bana benzer birtakım adamlar geçti mi?..
Senden her kaçtıkça sana yaklaştım, vakit ise aşıkların yöneldiği bir kıble.
Adını koymadığınız şey sizin değildir.
Kendini bilmeyen başkasını nasıl bilebilir?..
Ahiretlik için olan sahici bir ilişkinin en güzel tarafı, alnından gizlenen besmeleyle her koşulda bir olabilmek, paylaşabilmektir.
İki tür sessizlik vardır!..
Sözün sessizliği ve sesin sessizliği.
İkincisi bizi çok daha derinden etkiler.
Sevmektir en sevilesi şeyi, bedel ödemektir hem de sevdan uğruna.
Şems vakti, dünyalık putları bilmeyince açılan kapılarda var.
Lisân-ı aşkı bilir tercemân bulunmadı hiç!..
Hiçbir şey olmasa bile, teheccüt vakti illah illa Huu dedikçe bir şeyler oluyor, vesselam.
(Y.ed - Biz Bu Dünyaya Niçin Geldik Albümü)
Kayıt Tarihi : 23.11.2024 19:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kul Hoca Ahmed, gaflet ile ömrün geçti. Vah ne hasret, gözden, dizden kuvvet gitti. Vah ne yazık, pişmanlığın vakti yetişti. Amel kılmadan kervan olup göçtüm ben işte. Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi
Bütün ameller, düşünceler ve duygular "gönül rahatlığı" içindir,
Şek, şüphe olmaksızın
Kendini sevdiğine, kendini kendine emanet etmek içindir...
Ancak bu hal oluştuğunda gerçekleşir "inşirah..."
Zordur ama
Huzurun en koyusudur bu hal..
Tebrikler Engin Bey.
TÜM YORUMLAR (1)