Kimin ne yarası kimin ne tomurcukları vardır bilinmez,
Her rüyanın bir sabahı var sabahı var bazıları erişemez,
Anlat desem anlatılabilir mi düşlerdeki yaşanılanlar,
Kimi sevgiyi ete kemiğe büründürmüş sunmuştur soframıza,
Kimi de dokunulmaz kılmıştır gönül yarasını karşımızda.
Ne hülyaları biliyoruz ne de rüyaları,
Labirentler örülmüş kara yazgılar yazılmış bozamıyoruz.
Üç asır sonrasını düşünürken aç saat sonrası kırık dökük ellerimizde,
Bir mavi bir yeşil özlemi derken,
Kara bulutlar sağnak sağnak boranını gönderiyor üzerimize.
Tarihi dokunuşlar bedenimize hükmederken,
Tutuşan ruhumuzun suretleri önümüze yıkılıveriyor,
Ne beden biziz ne de ruh biziz,
İnsicamını bulamadık düşünmenin,
Dünden yarına çıkışın biletinden emin değiliz.
Heyhat!
Umut umut yükselirken göklere yığın yığın düştük zemine.
Oysa Ferhat olacaktık şirinin peşinde.
Derdimiz kavuşmak değildi belki,
Şirinlerin peşinde ölmekti hayattan beklentimiz.
Sana dair bana dair değildi zamandan istediklerimiz,
Şehir içindeki abidelerimiz biz olan bizdik.
Değiştik, parçalara bölüp dostluğu yitirdik.
Adı ne konulursa konulsun güne yenildik.
Onca zamanın getirdiklerini kime niçin heba ettik?
Kayıt Tarihi : 26.1.2019 13:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!