Bulutlar bizim için ağlıyor bu ara,
Güneş bizim için utanıyor, görünmüyor ortada.
Yalanlarımız şımarık bir çocuk olmuş duruyor masada.
Hadi bir oyun oynayalım onunla.
Doğruları söyleyelim mesela.
Soğuktan titreyen çocukların adını sokak çocuğu koyup,
Onların tertemiz yüreklerini karanlık bir sokağa zincirlediğimizi;
Bir lokma ekmeğe muhtaç insanların adını dilenci koyup,
Yüzlerine bile bakmadığımızı söyleyelim örneğin.
Güya ne kadar da akıllıyız öyle değil mi?
Ne güzel kılıflar uydurmuşuz,
İnsanlık sıfatının bize fazla geldiği anlara;
Vicdansızlığımıza, edepsizliğimize, bencilliğimize.
Vicdansızdık; sokak çocuğu dedik,
Edepsizdik; dilenci dedik, ezdik.
Bencildik; bölemedik ekmeğimizin yarısını.
Ama hepsine bir kılıf uydurduk.
Nankörü olduk dünlerimizin,
Şimdi iki yüzlüleriyiz bugünün.
El bağladık aman dedik hak etmeyenlere,
Bir selamı bize çok görenlere.
Kör olduk, yardım etmemek için ezilenlere,
Duymayalım bugünde feryatları, kaçmasın rahatımız dedik;
Kapıyı sıkıca kilitledik, perdeleri çektik şefkatimizin üzerine.
Işığı da kapadık erkenden.
Ama karanlık da kalan sadece evimiz değildi,
İnsanlığımızın üzerine kocaman bir çizgi çekiyorduk,
Yerini zifiri karanlığa bırakan bir ışıkla.
Evet, en tatlı oyunumuzu oynayalım,
Doğruları söyleyelim bugün her şeye rağmen.
Sızlamayan vicdanımıza,
Görmeyen gözlerimize,
Duymayan kulaklarımıza rağmen.
Yalan söyleyen dilimiz yılandan soğuk,
Hadi ona rağmen doğruyu söyleyelim, yanacak bile olsak.
İlk defa cesur olalım, çekinmeyelim kimseden,
Haykıralım doğruları bugün.
İnsanlık sıfatı fazla geldi bize.
Kayıt Tarihi : 10.3.2013 01:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!