An gelir Güneş açar düşüncelerimde
Pırıl pırıl arzular
Kulaklarımda iyot kokulu dalgaların sesi
Birde ıslık düşer dudaklarıma
Makamını dahi bilmediğim şarkılardan.
Gider de giderim
Arzularımın götürdüğü yere kadar.
Kimi zaman kara bulutlar kaplar benliğimi
İçimde tufanlar kopar
Göz bebeklerimin önünde çıldırmış koşuşmalar
Birde yıllardır gördüğüm rüyaları yorarım
İster istemez,
Tarif bile edemediğim...
Sinerim sinerim
Ta tanıyamadığım yanlarıma kadar.
Kah umursamam dünyayı
Öylesine vurdumduymaz,
Savaşlarmış, talanmış, sömürüymüş,
Hastalıklardan ölen çocuklar...
Film izler gibi izlerim umursuz
Öylesine hissiz, donuk
Kutupların buzulları kadar.
Sonra birden başlar içimde isyan
Birden tüm çirkefliğimle başlar küfürler
Ağzım dolusu kadar.
Önce kendime,
Sonra kimler nasiplendiyse...
Lanet ederim çaresizliğe,
Kahrederim böyleliğime...
Ederde ederim
Kendimden dahi nefret edene kadar.
İşte böyle bir hal Gelinciğim
Buysa yaşamak insanca?
İnsan değilim...
İnsanlığım;
Sana sevdan kadar
17.11.2009
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla