Olacak olan şuydu; 1- Sosyal birliğin temel devindiricisi olan, meşruiyetin olumlama kaynağı olma girişmesi ele alınacaktı. 2- Grup üyeliği kabulüne uygun, aidiyetçi amaçlaşma edimselliği girişmesi ele alınacaktı. 3-Sosyal birlik gücün, bir buyurma yaptırım ve tartışılmazlığı algı girişmesi ele alınacaktı. Bu üç temel kutsallık anlayışının kaynağıdır. Bu kaynaklar (kutsallıklar) , baz alınacaktı. İnsanda sosyal devinme çıkarmanın ve insanı topluma katılmanın başka yolu yoktu. Kutsallığın kaynağı nesnel ve özneldi.
Burada kutsallık kavramına birkaç cümlelik açış yapmalıyım. Kutsallık sosyal birlik gücün muktedir oluş ve karşı konulmazlık algısıdır. Sosyal birlik gücün kaynağını iki oluşma sağlar. 1-Temel gereksinimleri sağlayışın ilişkileşme gücü kişilere, sosyal birliğin gücü olarak yansır. 2- Kendisinden önceki atalar deneyimlerinin güvenceli pekiştiriş olması da kişilere sosyal birliğin aktarım gücü olarak yansır. 3-Atalardan aktarımların yansıması, bir başka boyutu ile kendilerindeki var olan sanı kanı gibi mana algılaması imgelerini harekete geçirir. Bu atalar mana gücü (ruhu) ile iletişme ve onlardan iletiler alma, gezildiği her yerde bu ruhlarca (mana gücünce) gözetiliyor oluşu imaj hareket algıları vardır.
Ataların buyururlaşması ve bu buyruklaşmaya izafeten; atalar totem gücünün, mana algısı olması gibi iki meşrulaşma yolu vardır. Bunların insandaki bileşke iz düşüm güvencesi, değişmez olma ve itirazsız kabul edilme olan, kutsal oluş imsel algılayışlarıdır. Gelenekleşmiş olan kutsallığın temelinde, nesnel ve öznel ilişkileşmenin belirimi vardır. Hali hazırda daimi oluşun, sürerde olmanın; bileşke iz düşümü, sanal kavranışları da insanı, kutsallık algısına vardırır.
İşte bu tür algılar toplumda da yine temel devindiriciler olmak zorundaydı. Çünkü eldeki malzeme buydu. Yeni çevre bu malzemeden dönüşmelerle işlev çıkaracaktı. Yapının temeline bu envanterler bir kez girmişti. Bu devindiricilerin zaman ve zemin düzlemleri, artık geçmiş zaman olan, sosyal birlik ilişkileşme düzeyini ve mantığını, referans alarak bağıntı kılmaktaydı. Bu da, yeninin anlaşılır olması yerine, anlaşılmaz olması demektir. Yeni olanın edimsel tutumları, insanlara nasıl kazandırılacaktı?
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla