Ki tarım köleliğinden, sanayi köleliğine, böyle geçilebilindi. Hem de birbirinin yerini alabilecek denli işsiz özgürler yaratarak yapacaktılar. Söz gelimi 2003 te Irak'ı böylesine ulvi, ahlaki, evrensel söylemler adına işgal edecektiler. Demokrasi adına, özgürlükler adına, insan hakları adına, Irak bir kaosa dönüp, bir milyon yediyü zbin kişi ölecek, hiç dinmeyen huzursuzluklar ülkenin rutin gündemi olacaktı. Bu insanların üzerinde fazla düşünmeden hemen kabul ettikleri, hemen hemen Dünya'nın her yerinde geçerli olan üzerinde ittifak edilebilen, ortak mantıktı.
Olup bitenler, art arda gelişmelerin, kendi yoluna uygun ilişkileşme düzenleşmesi idi. Bir kendi üzerine yansımanın organizesi idi. Bu düzenlenişi, sonradan insan eylemlerinin bilinç edinmesidir. Ve insan, edinilen bu bilincin vukufiyetine varışla; zorunlu olarak onu öyle olaraktan hem düzenleme gayretine girecek, hem de egemenci çıkar gayretiyle düzenleşen çatışmalara gidilecekti. Tüm bunların olumlanan tutum kılınması ile de ahlakımız ortaya çıkacaktı. Her yeni yol alış, bilinen olumlama meşruiyetini ortaya koyacaktı. Olumlanan yollar inançlarımızı, ahlakımızı ve mantıksal düşünme biçimimizi oluşturacaktı. Topluma da, ağırlıklı biçimde, yasa olarak yansıyacaktı.
Öyle ki egemenci öznel karışmalar nedeni ile çalışanlar, emeğini az bulduğunda ses dahi edemezlerdi. Çünkü dışarıda kendilerinin yerine geçecek, daha bir az ücretle çalışacak, işsizler ordusu yedekte tutulur olacaktı. insanlık gereği (!) azat edilmiş, yığınla işsiz, azatlı, hür köleler vardı! Tıpkı şimdiki işsizler gibi.
Bazen dünyayı yeniden keşfetmek gerekmez, bu iş bir zaman kaybı israfıdır. Örneğin yol, bölü, akım; eşittir direnç, formülü artık bizim araştırmamıza ve yeniden keşfini yapmamıza gerek olmayacak denli bir keşiftir. Avustralya var mıydı? Diye gemiye binip Avustralya etrafında turlayıp, tur haritaları çıkarıp; topografya olarak incelemeler yapmak, boşu boşuna zaman kaybıdır. Ve Ömürleri, yeni şeylere vakfedemeden doldurmadır.
Ama bazen de dünyayı yeniden keşfetmek gerekebilir. Örneğin geçmişteki bir misalle konuyu pekiştireyim. Güneş’in Dünya’mız etrafında döndüğüne inanılan, bunun böyle olduğu bilinen zamanda, bütün olaylar, olgulaşmalar ve bu konuya dair ilişkileşmeler, bu bilgiye göre giriştiriliyordu.
Bir bilim adamı (sanırım Kepler olsa gerek) bu şekil bilme ile yaptığı yeni giriştirmelerden, hiçbir doğru sonuca varamaz. Yeni olgu ve olaylar ortaya koyamaz. İşlemlerinde yanlışlık olduğunu sanıp, tekrar tekrar, hesaplama ve deneylere girişir. Ama nafiledir. Bu hal yıllar sürer. Kafası bu problemlerle haşir neşir ve meşguldür.
Bir gün rüyasında, kendisini Güneş’in üzerine oturmuş vaziyette, gezegenleri de Güneş’e zincirle bağlı olduğu halde, döndüklerini görür.
Rüyanın tesiri, kepleri hayli etkiler. Günlerce bu rüyayı düşünür. Artık Dünya’yı yeniden keşfetmenin gerekliliğine karar verir. Der ki; “”Güneş’in Dünya etrafında döndüğünü düşünerek, bunu böyle bilip, bunu böyle temel alarak, sorunlarımın hiç birini çözemedim. Şimdi şöyle düşüneceğim”” der. “”Dünya ve gezegenler Güneş’in etrafında bir çekim (zincirle bağlı olmanın yorumu) etkisi ile döndüklerini var saymalıyım”” der. Bu düşüncesini hesaplarına uygular. Bütün hesapları artık tutmuştur. Yani dünya bilinenin aksine, yeniden keşfedilmiştir.
Ahlakın evrimi de, ekseriyet anlayışıyla yürürlüğe girer. Buyruklaşır. Çok büyük çoğunluk sayısal değerdeki insan inanış değerlerine göre, izafilikle günceldir. Oluştuğu zamanın dışına taşmaları nedeni ile dirki, yavaş yavaş ilişkilerinden soyunup güncelliğini yitirirler. Giderekte inanç olmanın ötesinde bir değer taşımazlar. Ahlaki olay ve geleneklere; toplum bilimi, tarihi süreç, felsefe, antropoloji ve dinler tarihi açısından bakıldığında, bize öğretilen tarih ve inançların, kimi ahlaki formasyonlarının yeniden kurgulanması gerekiyor. Hakikaten ahlak hakkındaki kimi mütalaalarımız sorunlarımızı hiç çözmüyor.
Söz gelimi,İbrahim karısı Sara’ya niçin kız kardeşim der? Bu tanımlama ve ahlaki olumlama bugünkü anlayışa göre değil iken, bugünkü anlayışla ensest bir durum gibi anlaşılmaktadır. Bunu böyle anlayan bir bilim adamının yada din bilirinin tutumu, bilgisizlik ve dar görüşlülüğü olmaktan öte gitmez. Sümer kayıtları bugünkü anlamda fahişe diyeceğimiz insanları, saygı ile över, kutsal fahişelik bir ilah tavrı olur çıkar. Bu günkü anlayışımıza göre bunları anlamak bilmek mümkün değildir. Davut’un şarkıları bugünkü anlayışımıza göre, yüzümüz kızarmadan söylenir gibi değildir. Ama durum bizim anladığımız gibi değildir.
Yine masallarda pireler berber olur, develer telal olur, Ülkelerin insanını sıra ile günler aşırı kurban veriler. Sıra tam kralın kızında iken, prens gelir kurtarır. Yine dinlere göre ve Sümer, Akad, Babil anlatımlarına göre, insanlar kandan, çamurdan, kuru topraktan, sudan, meniden, ateş gibi vs.lerden yaratılmıştır. Hatta Davut karınca dilini,kuş dilini dahi bilirdir. Bunları bilgi ve öğrenme, öğretme ahlakımız açısından, nasıl anlamalıyız. Bunlar önümüzde duran sorunsallardır. Ya masal deyip kendi bilmezliğimizin, kendi cahilliğimizin şiddetine mağlup olacağız. Yada emek verip bunları anlar olacağız.
Bunlara mitoloji deyip geçmek hiçbir sorunu çözmüyor. Bunlara masal demekte, ahlakın baştan beri var olduğunu söylemekte, Allah olduğu için, ahlakın var olduğunu söylemek kadar, yanlış ve yanıltıcıdır. Siz ahlaklı da olsanız, ahlaksız da olsanız, tanrı kavramınız olabilecektir. Söz gelimi hiç Allah kavramı olmayan Çinlilerde de, bir ahlak ve ahlak kavramı vardır. Ahlakları, en az bizimki kadar da, saygındır. Bunun neden böyle olduğuna, bu türden inançsal mantık ile cevap veremezsiniz. Ateistlikle suçlanan solcu insanlarımızın, tabiidir ki, insanlık onuru tabirli, ölüm oruçları tutumlu ahlakını da, hiç anlayamayız. Çünkü orucunu tabuları için tutan birinde böylesi bir yaklaşım, çelişmeli olacaktır.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 3.2.2010 10:32:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/02/03/insanin-tutumlarindaki-evirilim-05.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!