Evcilleştirme bir bitkiyi veya hayvanı kendi doğal dünyalarının ritminden ve işleyişinden sistematik olarak ayırma işlemidir. Evcilleştirilmiş varlıklar insan türü tarafından yaratılan ve kontrol edilen bir çevrede varolurlar ve insan emeğinin biricik faydası adına işletilmektedir. İnsan diğer memeliler gibi yaşamın döngüsünün bir parçasıdır ve bu döngüden çıkmış olmak kalıcı stres ortamı yaratır. Doğadan büsbütün ayrılmanın etkileri hayvanat bahçesi hayvanlarında ve evde beslenen hayvanlarda gözlenebilir, Nevroz, depresyon, kaygı bozukluğu olarak ortaya çıkar ve sağlıksız çevre için diğer psikolojik reaksiyonlara ev sahipliği yapar.
Dişi kaplanın kafesinde gezinişinde kendi yansımamızı görürüz.
İyi ki, insanlar genetik olarak buna adapte sağlayacak kadar yeterli uzunlukta bu tarz yaşamadılar. Sayısız jenerasyonlar için, yerimiz, olabileceğimiz kadar dünyaya yakındı. Tarımın Anne’nin cömertliğindeki güvenimizden bizi yavaşça çekmesiyle, ve nüfusumuzun taşıma kapasitesinin ötesine büyümesine izin vermesiyle aynı zamanda, hala yabaniliğin döngüsü ile olan zayıflatılmış bağımızı elimizde bulunduruyoruz. İnsan tarihinde yalnızca son zamanlarda, doğadan kopuş pek ala tamamlanmış olmaktadır. Endüstriyel imalat ve monokültür çiftçiliği vekil Anne’miz olmaktadır.
Her birimiz, yabanıl hayvan kederiyiz, gerçek Annemizin kollarındaki evlerimizden ve gerçek rızklarımızdan ayrılmışız. Uygar ıslahımız bizi bağımlı ve zayıf yapar fakat hala yabaniliğin özgürlüğünü ve yaşam topluluğunun parçası olarak yabani kaderlerimizin dışında yaşamanın derin hoşnutluğunu arzuluyoruz. Yaratmaya çalıştığımız şey, kendi devam ettirdiğimiz evcilleşmemizden iyileşmeye vesile olan çevre ve şartlardır:
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim