İnsanın Dönekliği
«İnsanlara bir zarar dokununca
gönülden yönelerek Rablarına yalvarırlar.
Sonra da kendi katından bir rahmet tattırınca,
bir de bakarsın ki onlardan bir kısmı
Rablarına ortak koşarlar..»
Kur'ân'ın bu müstesna anlatım ve tasvirini
«insan huyu, insan karak¬teri» diye yorumlayabiliriz.
Şüphesiz ki, karakterin ortaya çıkmasında
daha çok şu iki şey rol oynar: Sıkıntı ve sevinç,
darlık ve bolluk..
Birincisi son kerteye gelince,
fıtrî duyguyu kamçılar da Allah'a yönelme başlar.
İkincisi, köklü bir imân ve irfan yoksa-
fıtrî duygunun üzerine bir örtü çeker de
nefis ve şehveti ön plâna geçirir ve böylece
inkâr ve şüphe baş gösterir.
Bunun için Cenâb-ı Hak:
mü'minleri böylesine zikzaklı bir yola girmek¬ten,
uzak bulundurmak için
Ankebût Sûresi'nde aydınlatıcı bilgi vermektedir:
«İnsanlar «inandık» demeleriyle
kendi hallerine terkedileceklerini,
çetin sınavlardan geçirilmiyeceklerini mi sanırlar.»
Peygamber mektebinde yetişip O'nun terbiyesini alan
ashab-ı kirâm'-ın çoğunun hayatı incelendiğinde,
görülmüştür ki, darlık ve sıkıntılı günle¬rinde de,
bolluk ve refah dönemlerinde de hep Allah'ı anmışlar,
ibâdet¬lerinde bir gevşeme meydana getirmemişler.
sıkıntılı zamanda,
sabredip Allah'a güvenip dayanmasını bilmişler;
bolluk ve refah günlerinde O'na gönülden şükrederek,
nankörlükten kaçınmışlardır.
Tenzilül Hakim'de şöyle buyrulmuştur:
"Sıcak kavurucu bir rüzgâr göndersek de (bitkileri)
sararmış görseler, hemen arkasından nankörlüğe başlarlar."
" Çünkü gerçekten sen ölülere işittiremezsin;
arkasını çevirip gi¬den sağırlara da daveti duyuramazsın."
" Ve sen, körleri sapıklıktan doğru yola çevirecek de değilsin.
Sen ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin ki
onlar Müslümanlar (Hakk'a dosdoğru teslimiyet gösterenleridir."
" Allah'tır ki, sizi oldukça güçsüz (bir madde) den yarattı.
Güçsüz¬lükten sonra güç verdi; sonra da güçlülüğün
arkasından güçsüz kılıp saç aklığı meydana getirdi.
O, dilediğini yaratır; O, bilendir, kudret sahibidir."
İlâhî rahmetten akıp gelen, köpürüp duran
sayısız nîmetler devam ederken,
onun şükrünü bir gün olsun düşünmeyen
Çağdaş inkarcılar, şüpheci şaşkınlar;
nimetlerden biri veya birkaçı kesilince,
hem inkâr ve nankörlüklerini artırır,
hem de azgınlıklarını hızlandırırlar.
Geçmiş¬teki bol ve kesintisiz
taşıp köpüren nîmetleri veren
O Yüce Kudret'e dil uza¬tır da,
bütün kusur ve düzensizliği
Ona yakıştırmaya çalışırlar.
Kur'ân-ı Kerîm,
bu nankörleri
üç grupta toplamaktadır:
1— Ölüler,
2— Sağırlar,
3— Körler..
Rum suresi: 55
"Kıyamet saati gelip gerçekleşeceği gün, suçlu gü¬nahkârlar (dünyada veya kabirde) bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada da) hep böyle (haktan, gerçekten) çevriliyorlardı."
Aslında âhiretin sonsuzluğuna nisbetle
dünyadaki insan ömrü,
bir saat¬lik zaman kadardır denilebilir veya
kabir âlemi bir saat kadardır diye ifade edilebilir.
Ancak inkarcı sapıkların bunu kendilerine
bir mazeret sayıp ye¬minle söylemelerinin,
doğru olmadığı belirtiliyor ve onların
dünya hayatın¬da da hep böyle gerçeği,
ters çevirip haktan uzaklaştıkları hatırlatılıyor.
bizi yaratan O Yüce Kud¬retin varlığını,
birliğini anlayıp inanacak kadar,
bir imkâna sahip kılındığı¬mız kesindir.
Bazı İstisnalar bu genel kuralı bozmaz
Özür Beyan Etmenin Yararı Olmayacak
«Zulmedenlerin, o gün özür beyân etmeleri
kendilerine fayda vermez ve onlardan (Allah'ı razı ede¬cekleri)
bîr amel ve davranış da istenmez.»
Dünya teklif, kulluk, ibâdet ve çalışma yeridir.
Âhiret ise hesap, ceza ve mükâfat dönemidir
ve sonsuz hayatın değişmeyen yurdudur.
Ayrıca dünya hayatı işlenilen kusur ve
günahlardan dolayı tevbe, pişmanlık,
Özür beyân edip Hakk'a yönelme ve
manevî kirlerden arınma dönemidir.
âhiret ise:
amellerin niyetlere göre
ürününü devşirme zamanıdır.
Her kişi dünya de¬nilen tarlaya
hangi tohumları serpmişse,
onların yeşeren ürününü biçer.
Artık atılan tohumların hilâfına,
bir ürün beklemek söz konusu değildir.
Ay¬nı zamanda özür beyân etmenin,
pişmanlık duymanın,
tevbe ve istiğfarda bulunmanın
o âlemde hiçbir yararı yoktur.
‘’Gönülden kendinizi Allah'a verin,
O'ndan korkup (kötülük ve az¬gınlıktan,
sapıklık ve nankörlükten) sakının; namazı
dosdoğru kılın ve sa¬kın müşriklerden
(Allah'a ortak koşanlardan) olmayın.’’
‘’Onlar ki, dinlerini parçalayıp gruplara ayrıldılar
ve her grup be¬nimsediği şeyle sevinmektedir.’’
‘’ De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da
önce gelip geçenlerin sonu¬nun
ne olduğunu bir görün! Onların çoğu
Allah'a eş-ortak koşanlardı.’’
Kaynaklar… Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri.
Rum:33
Rum suresi: Ayetler: 51,52,53,54.
Rum.57
Rum.31
Rum.32
Rum.42
Kayıt Tarihi : 14.11.2013 15:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!