Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan
Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Bitmez tükenmez engeller koydun
Devamını Oku
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Bitmez tükenmez engeller koydun
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
.......
...............
ruhumuzu okşayan terennumu herkes becerir lakin herkese nasip olmaz,sağol üstad,kaleminin okuyanı ve okşayanı bol olsun.amin...
Öncelikle üstadi can-i yürekten tebrik ediyorum...
Allah'tan her iki âlemde saadetler diliyorum sevdikleri ile birlikte esenlik dolu bir hayat diliyorum...
Üstadimizin her siiri bir birinden güzel derin ve anlamli, böylesine güzel siirleri bizlerle paylastigi icin tesekkürler ediyorum...
Güldeste siir grubumuzda bu anlamli siirini paylasiyorum...
İnsan Ve Oruc
Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan
Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına
Sezai Karakoç
En az bu siiri kadar güzel bir siirini de paylasmadan gecemeyecegim...
Tebrikler hocam. Selâm ve dualarimla...
HAYIRLI HUZURLU ESENLiK DOLU GÜZEL BiR BAYRAM DiLiYORUM TÜM iSLAM ÂLEMiNE...
Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine
II
Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine
Bir anda yükselen bir bülbül sesi
-Erken erken karlar ortasında
Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
Bana geri getirir eski günleri
...Paslanmış demir bir kapı açılır
Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
Ta karanlıklar içinde birden
Bir türkü gibi yükselirsin sen
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
Saçar ortalığa zamanın
Ağaran saçın toz toprağını
Bana ne Paris'ten
Newyork'tan Londra'dan
Moskova'dan Pekin'den
Senin yanında
Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
Geceme gündüzüme
Gözlerin
Lale Devrinden bir pencere
Ellerin
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
Kucağıma dökülen
Altın leylak
III
Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
Kimi ırmaklardan yansıma
Kimi kayalardan kırpılma
Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
İçi ölümle dolu
Dönen bir huni
Doğarken güneş
Kesilmiş ölü yüzlerden
Bir mozayik minyatürlerden
Dokunur tenimize
Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
Ve birden senin sesin gelir dört yandan
Menekşe kokulu sütunlardan
Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
Gözlerine ait belgeler sunulur
Ey aşkın kutlu kitabı
Uçarı hayallere yataklık eden
Peri bacalarının yasağı
Gönlümün celladı acı mezmur
Bana bıraktığın yazıt bu mudur
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
Senden bir gök
Senden yıldızlar ördüler
Ateş böcekleri
O gece dört yanıma
Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
Sen bir anne gibi tuttun ufukları
Ve çocuklar gülle anne arasında
Seninle güller arasında
Tuhaf bir ışık bulup eridiler
Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
Aramızdaki sırra
Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
Gençlik monologları
Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
Bana getiren
Yasamız vardı
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç
oruç nefsi terbiye etmenin en basit yoludur...usta şaire uzun ömürler ve karacadağ büyüklüğünde sıcak selamlar...
Her ne kadar bir kısım şiir otoriteleri kendisini ikinci yeniye dahil etseler de tamamen bağımsız İslami motiflerle süslü felsefi altyapısı olan kendine özgü bir tarz oluşturmayı başarabilmiş bir şairdir Sezai Karakoç. Belirli bir şuuraltı bilincine dayalı usdışı imgeleri en iyi kullanan şairlerdendir. Kendisini çok yıllar önce (sanırım yirmi yıl kadar oldu Ankara Demirtepe de bir iş hanının en üst katındaydı hatırlıyorum diriliş partisinin bürosu vardı) ziyaret etmiştik bir grup arkadaşla. Onun talihsizliği istemediği halde Mona Rosa şiiriyle tanınmış olmasıdır. O bir şairdir âşıktır Mona Rosa’yı kendisine yazmıştır uzun süre hiçbir yerlerde yayınlamamıştır. Ve sanırım gün yüzüne çıkması ve bu şiirle tanınması da kendi isteği dışında olmuştur.
Kişisel olarak ben usdışı imgeleri belirli bir akla ve mantığa dayanmayan söz ve kurguları sevmem ve anlamsız bulurum. Şairler kullanmamalı ya da kullanacaksa bile bu tür söz kalıplarının düşünsel arka planında mantığa dayanan bir yer olmalı derim. Sezai Karakoç’un fikri gelişimi ve şiirleri dikkatle incelendiğinde görülecektir ki çoğunlukla usdışı görünen imgeleri dayanaklı ve tutarlıdır. Çeşmeler, Doğum, Balkon, Hızır’la kırk saat gibi şiirleri çok güzel şiirler. Sezai Karakoç’u yukarıdaki şiiriyle değerlendirmek yeterli değildir. Bu şiiri ben de başarısız buluyorum.
Dahası düşünsel altyapısı ile etrafında Necip Fazıl Kısakürek gibi güçlü bir çekim merkezi oluşturamasa da çok daha samimi ve iyeliklerden uzak bir insandır bence.Sayın Kemal İspir’in değerlendirmelerine katılmıyorum. Kendisine hürmetler ederken kendisinin de emekli bir bankacı olduğunu ve bankacılarında en az maliyeciler kadar iyeliklerle iç içe olduklarını iki çeşit kâğıt tanıdıklarını hatırlatırım. Ya Para ya da dekont.Öyle olsaydı kendisi de iyeliklerle içiçe olmalıydı halbuki ben ne Sezai Karakoç'un ne de kendisinin iyeliklerin peşinde olduklarını düşünüyorum.
Sezai Karakoç şairliğini aşkını uluorta orda burda pazarlamış bir insan değildir. Bir şairin her yazdığı şiir olmaz bunu bu köşede yayınlanan usta şairlerin pek çok kötü eseri ispatlamıştır. Her ne kadar tarzı ve us dışıcılığı ile ilgili kafamda bazı tereddütler olsa da Türk şiirinde kendisine özgü bir ses olmayı başarabilmiştir. Saygılar
oruç insan ruhuna kattığı güzellikler şüphesiz çok fazla.kaleme sağlık.
İnsanı tathir için, indin madem ey oruç
Beni de tam pak eyle, Rabbine etsin uruç!
Gidiyor mübarek ay, bir yıl firak olacak
Bu gün biter teravih, yarın ise son oruç.
Bütün gönül dostlarının Bayramı şimdiden mübarek olsun.
Oruç ve İnsan şiiri anlatılamamış bir şiir. Biz öğrenci iken sanat kimin için sorarlardı ? Sanat sanat için mi sanat insan için mi?Bildiğim kadarıyla ORUÇ Hz Adem ve Hz Havva 'dan berivar olan bir olgudur.Oruç ve İnsanda bu olgunun elmanlarıdır. Şiir bambaşka bir sevgiyle işlenebilirdi.
Yani Yaratıcının kulusun.Evrenin varlığı, yeryüzü ile gökyüzünün arasında
Rabbi'min yarattığı kulusun. Nefsine değil,YARATANA göre yazmak gereklidir. Saygılarımla. Nazır Çiftçi // Ankara //07.09.2010
Bir hadis-i şerifte oruç dutun sıhhet bulun buyurmuş kâyınatın efendisi tebrekler bayramınız mübarek olsun
dirilişin şairi..
ruhun ve bedenin aynı anda ve müthiş bir ritimle dirildiği oruç iklimini sızdırmış kaleminden..bizi diri tutan kelamın ahkamına dair işaretler var şiirin çeperlerinde..
gelişine sevinilen gidişiyle hüzünlenilen bir yar gibi geçip giderken bu yıl da oruç mevsimi..Onun son demlerinde üstadın kaleminden Onun seslerini renklerini ve rayihasını duyumsamak iyi geldi..
hay..
@..
Bu şiir ile ilgili 26 tane yorum bulunmakta