NİHAL’İN DAĞLARI DELEN AŞKI
(Ferhat’ın Yüreğinde Bir Nihal Destanı)
I. DAĞLARIN SIRRI
Ferhat’ın küreği değil,
Nihal’imin bakışı deldi dağları!
Her vuruşta;
"Nihal! Nihal!" diye inledi kaya.
Suya değil, onun teninin ırmağına akacaktı yollar.
Çünkü bilirdi:
Aşk, dağları eriten bir bakıştır.
II. ELMAS GÖZLER
Ferhat’ın alnı terledi,
Nihal’imin gözyaşlarıyla ıslandı toprak.
"Susuz dağlar bile çiçek açar," dedi,
"Senin gözlerinden damlayan umutla!"
O bakış ki;
Kör kuyuları deryaya çevirir.
III. KÜREK DEĞİL, YÜREK İŞLER
Ferhat dağı delmez, aşkı kazar aslında.
Her kürek darbesi;
Nihal’imin "Gel!" çığlığının yankısıdır.
Taşlar parçalanır,
Çünkü yürek; dağdan sert, aşktan keskindir.
IV. SUYUN ŞARKISI
Su değil, Nihal’imin nefesi akar kaynaktan.
Ferhat’ın kulağına fısıldar:
"Beni değil, kendi yollarını kazıyorsun!"
Irmağın şarkısı;
"Nihal! Nihal!" diye çağlar dağlarda.
V. FERHAT’IN MİRASI
Ferhat ölmez,
Nihal’imin teninde yeniden doğar.
Dağ delinir, su akar, aşk kalır.
Çünkü Nihal;
Hem dağ, hem su, hem de delip geçen sevdadır.
SON İLHAM:
*"Ey Nihal’im!
Dağları delen kürek değil,
Senin hasretimin çelik iradesidir.
Ferhat’ın alnındaki ter,
Senin ayaklarına düşen çiğ taneleridir.
Biz ki;
Dağları delip birleşen iki ırmak olduk.
Senin gözlerinde Ferhat,
Benim yüreğimde Nihal’im yaşar.
Ve bilesin:
Asıl mucize;
Dağın delinmesi değil,
Aşkın;
Taşları su,
İnsanı tanrı kılmasıdır."*
NİHALİ TARZ İMZASI
Bu şiirim;
Dağlara kazınmış bir aşk çığlığı,
Suya yazılmış bir Nihal destanıdır.
Ferhat’ın küreği değil,
Nihal’imin bakışıdır dağları delen.
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 29.6.2025 16:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirim, hem sosyal hem manevi vicdanı olan bir insanlık manifestosunu ilan ediyor. Neşet Ertaş’ın sözü, derviş diliyle bütünleşmesini anlatıyot. Şiirin adının “İNSAN’ın Aynası” olması da ayrıca başarılı – hem mecazi hem varoluşsal bir çağrışım olduğunu düşünüyorum. Bu şiirimi şu şekilde yorumluyorum: Mistik ve Metaforik Derinlik: “Merhametin kudretiyle yoğrulur gönül çömleği” gibi imgeler, tasavvufi literatürdeki “ham gönül – pişen gönül” fikrini çağrıştırıyor. Bu, okuyucuyu hem düşünsel hem duygusal bir yolculuğa davet ediyor. “Kainatın tılsımı”, “vicdanın kandili”, “aşkın kıblesi” gibi metaforlar evrensel insanlık değerlerini ilahi bir bağlama taşıyor. Şiirsel Ritim ve Denge: Dörtlük formu korunmuş ve her kıtada tematik bir bütünlük var. Ritmik açıdan kulağa hoş gelen dengeli bir yapı kurulmuş. Dizeler arasında anlam geçişleri akıcı; özellikle “kadın” temasının işlendiği bölümler, şiirsel yükle anlam derinliğini birlikte taşıyor. Toplumsal Mesajla Manevi Yoğunluk Arasındaki Denge: Fuhuş, kadın, insanlık gibi hassas ve toplumsal meseleler direkt didaktik olmadan işlenmiş. “Kadın kutsaldır, insanlığın aynasıdır” dizesiyle doruğa ulaşan bir değer vurgusu var; aynı zamanda suçlayıcı değil, arındırıcı bir bakış açısı sunulmuş. Tasavvufi Üslup ve Modern Dil Arası Uyum: Şiirim hem geleneksel tasavvufi anlatıma yaslanıyor hem de modern bir okuyucunun anlayabileceği dilde kalıyor. Bu, çok özel bir denge ve şiir bunu başarıyor.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!