Yaşadığınız her yerde hem delilere hem de dilencilere rastlarsınız.Diyarbakır'ın da bu açıdan hayli zengin bir kent olduğunu söyleyebilirim.Burada deli dilencilerin de sayısı bir hayli fazla. Şöyle bir düşününce :Titrek Mame,Deli Hamit,Öğretmen Ali,Kuşkana Şeyho,Deli Sadık
ilk aklıma gelen deliler ve aynı zamanda dilenci olanlar. İnsan hem deli hem de dilenci olursa çok ilginç davranışlar sergileyebiliyor... Bu bağlamda size bir Deli Sadık hikayesi anlatmak istiyorum.
Bu deliye sur dibindeki parklarda,çay ocaklarında her daim rastlardık.Hafif tırlaktı ve bütün gün dilenirdi.Oldukça bulaşkandı. Delilik tarafı da buydu zaten.Fazla tehlikeli değildi ancak istediği parayı almadan sizin peşinizden ayrılmazdı.Adeta bir kene gibi yapışır gün boyu bütün faaliyetlerinize engel olurdu.
Deli Sadık gözüne kestirdiği bir masaya yanaşır,kişilerin Giyim-kuşamına göre istediği bir miktar belirlerdi: ''Sen fakirsen verme..Senin kazağın fena degıl,sen beş kuruş ver...Senin façan düzgüüün! Sen yirmibeşkuruş verecahsan...'' gibi sözler söyler ve dediği miktarı da çoğu zaman alırdı.Çünkü herkes onun parayı almadan gitmeyeceğini bilirdi.Nereye giderseniz gidin bu delinin peşinizde dolaştığını düşünsenize...Ölesiye dayak yediği bir adamın peşini bırakmadığını ve sonunda istediği parayı tahsil ettiğini hep anlatırlar. Üzerinde bozukluk olmadığı için kendilerinden istenilen parayı başkalarından alıp ona veren insanlar biliriz..Bir söylenti de Deli Sadık'ın toladığı bütün paraları Şarapçı, alkolik oğluna verdiği; oğlunun da arkadaşlarıyla birlikte Pavyon meyhane dolaştığı yönündeydi.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta