Anlamları yerine ve zamanına göre kavramadık mı bay erki eşittir= kral=İmparator= başkan=başbakan gibi kavramların hepsi aynı olur çıkarlar! Bu tür anlamalar doğru değildir. Bu tür anlamalar düşünsel tembel oluşun yanı sıra cahillik düşüncesidirler. Bizler her konuda değilse de; birçok konuda cahilizdir. Bu gerçeklik geçmişten günümüze bilinen ve kullanılan bir şeydir.
Bey erki demek kişinin bir mala, bir mülke ve bir köleye sahip olmasıyla kazandığı alan ve kullandığı alan etkisidir. Soyut Mamon iradesinin; somut ve uygulamalı şeklidir. Bey erkliği (mülk sahipliği) etkisi ile kazanılır. Mülkün, totem mesleklerinden bu yana kişiler üzerinde bir alan etkisi vardır.
Mülk sahipliği de, mülkün kişiler üzerinde oluşan alan etkisini kullanma potansiyellisidir. Kişiler sahibi oldukları mülk etkisinin şiddet, kuvvet gücüyle; mülksüzler üzerinde kendisini kendisine ve kendisini mahiyeti üzerine determine eder. Bu hal, otomatikçe kendiliğinden oluş kuramıdır. Bu oluş şöyledir.
Mal, mülk insanın zaafıdır. Kırılma noktasıdır. İnsanların, kendi üzerlerinde malın mülkün alan etkisine karşı bir duyuşları vardır. Bu duyuş insanın kendi açlığı üzerinde olmakla, doğrudan ya da dolaylı oluşu ile insana etki eder. Bir buğday, bir koyun doğrudan etki iken bir bahçe ve bir saban dolaylı öğrenilmiş ilişkili etkidir.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta