İns ve Nüsyan, unutan ve hatırlayan; insan...
İnsanın doğumuyla başlıyordu her şey; bir ömürlük, tam bir engel parkuru; tükenene dek süren, mazeretlerin kabul görmediği, herkesin katılmak zorunda olduğu, acımasızlıklarla dolu hayatın ta kendisiydi bu… Güzel şeyler de vardı elbette; ama zaman kısıtlıydı ve şartlar o kadar hızlı değişiyordu ki tadı damağa varmadan yitip gidiyordu. Bazen de başkaları engel oluyordu bu güzelliklerin tadılmasına; bilerek, isteyerek, hunharca ve vahşetle yahut da naifliğin doğası gereği; suskunlukla, istemeden engel oluyorlardı… Hayattı bu; verdiğinden fazlasını almaya programlıydı ve sadece kendinden daha acımasız daha amansız olana boyun eğip kapıları sonuna kadar açıyordu. Bu sebeptendir ki biz de payımıza düşene razı olup yüreğimizin haykırışını dinlemek yerine aklın fısıltısına uyduk; kazanmak için engelleri aşıp memnuniyete varmak için gücü seçtik. Neydi ki güç..? Yaşamak için güçlü olmak zorunda olduğumuz bu hayatta aldığımız her nefeste yalnızlıkla lanetlenmek ve dinlemek, anlamaya çalışmak yerine kanatanlardan nasibini almak mıydı..? Elbette kıymetlim; elbette, ona varmak için güç lazımdı ama bizi öldüren şey bizi ona götüren şeyin ta kendisiydi… Ne için; sıcak bir döşekle bir lokma aş için..! Değer miydi peki..? Kendi rahatımız için başka insanlara hele ki yuvası, bakmak zorunda olduğu ailesi varken, şartlar zaten bu kadar ağırken; yüreğimiz nasıl taşlaşıyordu da gözümüzü kırpmadan kıyabiliyorduk o masum güzel insanlara… Kazananlar hep aynıyken kaybedenler her gün daha çok kaybediyor ve daha fazla kaybetmeye mahkum edilenler yığınla ekleniyordu bu garip, masum çoğunluğa… Düzen böyleydi; birinin kazanması için çoğunun kaybetmesi, yok olması gerekiyordu. Tabii bunda bu düzene yandaşlık, yaltaklık dalkavukluk edenlerin, lüksüne, şatafata düşkünlerin, insanı; insanca yaşamayı unutanların tesiri çok büyüktü… Bunları herkes görüyor ama karşısında kimse duramıyordu; durmak isteyenlerin karşısına ya bir başkası dikiliyordu menfaatleri uğruna ya da hepsi birden… Hangi açıdan bakılırsa bakılsın bu çok acımasızcaydı, hiçbirimiz ölmemek üzere yaşamıyorduk bu hayatı… Birimiz bunu yapmalıydı; karşılarına dikilip: ‘buradan geçemezsin’ demeliydi. Biri bunu yapmalıydı… Ağzı sulanmış bu güruh bu gün durdurulmazsa korkarım ki yarın için çok geç kalmış olacağız. Korkarım ki yarın değil karşılarına çıkmak; yaptıkları haksızlıkların, kıyılan onca masum canın, yitip giden onca güzel hayatın, umudun ve hatta biz dahil bizden olan gelecek tüm nesillerin; onların rahatça yaşaması, daha çok kazanması, her an kanımızı biraz daha emmeleri için sömürülmemizin, köleleşmemizin, can vermemizin bizim için normalleşmesine ve bizlerin, tüm masum inanların bu sisteme boyun eğmesine, tüm bunlara her an biraz daha alıştırılmaya maruz kalacağız...
İns ve Nüsyan; insan, öleceksin: benim gibi...
En az benim kadar...
Kayıt Tarihi : 7.6.2018 11:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!