Açılım... saçılım derken, her nedense benim de belleğimde tarihin yakın derinliklerine doğru bir açılım sevdası başlayıverdi.
PKK'lıların ve açılımcı yandaş medyanın genlerinin tarihi geçmişini aralamaya çalışırken kendi kendime şöyle bir düşündüm ve dedim ki; " Ya, be arkadaş! İki ayaklı sacayağı olmaz. Bu tarihin üçüncü bir ayağı olmalı...yani, siyaset ayağı."
Evet... Bugün olduğu gibi, dün de bir siyasi ayağı vardı!
Bu fikir jimnastiğinin beni yönlendirdiği en önemli isim olarak karşıma çıkan ilk insan, İsmet İNÖNÜ oldu.
İsmet İNÖNÜ hakkında o kadar çok şey yazıldı, çizildi ki... Hepsini burada paylaşma olanağım yok. Bu nedenle, çok özet bilgileri aktarmakla yetinmeyi uygun buldum.
Nasıl olsa Türk Milleti akıllıdır, zekidir. Anlayacaktır...
HAÇİKLER'DEN İSMET İNÖNÜ:
1-) İsmet İnönü Malatyalı değil, Bitlislidir.
2-) Şevket Süreyya İsmet İnönü'nün anne ve baba soyuna ait hiç bir resmi belge gösterememiş; buna rağmen annesinin Deliorman Türklerinden, babasının da Bitlis'li Kurumoğlu Türklerinden olduğunu ileri sürüp, resmi belgeye dayandıramadığı bu iddiasını kabul ettirebilmenin mücadelesini vermiştir.
3-) İnönü, aslen Malatyalı olmadığını, Bitlisli olduğunu Lozan görüşmeleri sırasında Dr. Rıza Nur'a söylemiş; hatta Rıza Nur'a; Bitliste Türk var mı? Sorusunu yönelterek, kökünü işaret etmiştir.
4-) 1. Dünya Savaşı sırasında aslında gösterdiği hiç bir başarı olmamasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı döneminde yazdırdığı uydurma kitaplarla kendisini Büyük Asker, Büyük Siyaset Adamı olarak tanıtmış; daha doğrusu bu palavralara inanılmasını resmen dayatmıştır.
1. İnönü Zaferi diye bilinen, Yunanlılarla yapılan çatışmalardır. Bu çatışmaların başarıyla sonuçlandırılıp Yunanın püskürtülmesini Kahraman Türk Ali Fuat Paşa'ya ve İsimsiz Kahramalarımıza; Türklere borçluyuz....
Ali Fuat Paşa ve İsimsiz Kahramanlar; Atatürkün emriyle Moskovaya gidip, 5 Milyon Mavzer Fişeğini kaçırarak, 24 satte Sakarya Nehrinin ağzına taşımışlardı. Ali Fuat Paşa ve o İsimsiz Kahramanlar olmasaydı cephane cepheye yetiştirilemeyecekti ve Yunanlılar tek kurşun atmadan istedikleri yere rahatlıkla gidebileceklerdi. Çünkü Ordumuzun atacak tek kurşunu bile yoktu.
Cephane Sakarya Nehri ağzından kağnılara yüklenip cepheye taşınmış; 1. ve 2. İnönü Savaşı diye İnönü tarafından yazdırılan tarihe geçirtilen çatışmalar böylece başlamıştır. Bu çatışmaların Galip Komutanı da Ali Fuat Paşadır. Atatürk'ün cephedeki İnönü'ye çektiği söylenen telgraf da Atatürk tarafından değil, Yakup Kadrinin Edebiyatçı bir arkadaşı tarafından çekilmiştir.
Miralay Fethi Bey, bu çarpıtmayı Yakup Kadri'nin suratına çarpmıştır. Çünkü; 2. İnönü Savaşı diye anlatılan çatışmanın Galip Komutanı da Miralay Fethi Beydir.
5-) İnönü 1907'de İttihat ve Terakkiye katılmış; 1909'da gerçekleştirilen 2. Kongrede Atatürk İttihat ve Terakki içindeki Masonların Masonlukla ilişkilerini kesmelerini istemiş; ancak teklifi kabul görmemiştir.
Bu teşkilatın Mason olmayan tek üyesi Atatürktür. Teklifi kabul görmeyen Atatürk, teşkilat ile ilişkisini kesmiştir.
6-) İsmet İnönü yeni evli olduğu mazeretini ileri sürerek İstanbul'da keyif yapmayı tercih etmiş, Erzurum Kongresine katılmamış ve Anadolu'ya mümkün olduğunca geç geçmiştir.
9 Haziran 1920 tarihi, İnönün'ün Anadolu'ya esas geçiş tarihidir... Bu tarihten itibaren Atatürk'ün yanına yaklaşmak isteyen gerçek Vatanperver, değerli, donanımlı kişileri türlü oyunlarla Atatürk'ün haberi olmadan veya üzerlerine iftiralar atıp karalayarak Atatürk'ün çevresinden uzaklaştırmıştır. Atatürk, son zamanlara doğru nasıl bir kişiyle birlikte olduğunu farketmiştir. Ayrıca İnönü, çeşitli mazeretler ileri sürerek Kamal Atatürk'ün Şişlideki evinde yapılan hiçbir toplantıya da katılmamıştır.
7-) Atatürk; yıllarca o cepheden, o cepheye koşturularak yorgun ve fakir düşürülmüş Türk Ulusu'nun varlığını, yedi düvelin saldırısı -işgali altında kalan Kutsal Vatan Topraklarını kurtarabilmenin insan üstü mücadelesini verirken, İnönü Kazım Karabekire; "Gel Ağa olalım. Çiftlikler kurup, çiftçilik yapalım" diyebilmişti. Sonra baktı ki, gerçek Kuvvay-i Milliyeciler Milli Mücadelenin başarı şansını arttırıyorlar, hemen çark edip Kuvvay-i Milliyeciler arasına karıştı.
Kim olduğunun açığa çıkma ihtimali yükseldiğinde, ışık hızıyla Kılık ve Maske değiştirir; bu özelliği ile de her fırsatta öğünürdü...
Nitekim Atatürk, cismani olarak aramızdan ayrıldıktan hemen sonra:
12 Mayıs 1939'da İngiltere ile, 23 Haziran 1939'da Fransa ile iki ayrı Deklerasyona imza atmış; o dönemin Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, İngiltere Büyükelçisine; "Türkiyenin bütün nüfuzunu Batı Devletlerinin hizmetine vermiş olmaktan büyük bahtiyarlık duyduğunu" söylemiştir.
Bu Deklerasyon, daha sonra 19 Ekim 1939 tarihinde Almanya'yı da içine alan "Üçlü İttifak Anlaşması" haline getirilmiştir.
Halbuki Türkler, Kamal Atatürk öncülüğünde, Bağımsızlık uğrunda, yedi düvelin vampirlerine karşı, tarihte benzeri görülmemiş bir İstiklal Savaşı vererek savaşın galipleriydiler...
İnönü, Atatürk'den sadece 6 ay sonra, başta İngiltere ile yaptığı anlaşma olmak üzere Avrupa Mandasını; yani, İngiliz Mandasını tanımış ve 2. Dünya Savaşı bitmeden ABD ile imzaladığı İkili Anlaşmalarla da Amerikan Mandasını kabul etmiştir. Öeneğin; 23 Şubat 1945 Borç verme ve kiralama ile ilgili anlaşma!
8-) 12 Mayıs 1939 - 19 Ekim 1939'da imzalanarak Üçlü İttifaka dönüştürülen anlaşmalar, Türkiye'nin Batı'ya bağlanma sürecini hızla başlatan anlaşmalardır.
Bu fasıl tamamlandıktan sonra, ABD'nin talimatıyla Türkiye'yi parmaklarında oynatabilecekleri kaygan zeminli; yani, çok partili sisteme geçilmiştir..!
Daha sonraları ise İnönü marifetiyle 24 Ekim 1945'te Birleşmiş Milletlere, 14 Şubat 1947'de Dünya Bankasına, 11 Mart 1947'de IMF'ye üye olunmuş, 22 Nisan 1947'de Truman Doktrini kabul edilmiş, 4 Temmuz 1948'de Marshall Planı devreye sokulmuş, 18 Şubat 1952'de NATO'ya, 14 Aralık 1960'da da OECD'ye üye olunmuştur..!
ABD İLE YAPILAN İKİLİ ANLAŞMALAR
1-) 23 Şubat 1945... Bu anlaşma da diğer anlaşmalar gibi tamamen ABD'nin menfaatleri doğrultusunda tek tarafa hizmet eden bir anlaşmadır. Borç verme ve Kiralamalarla ilgili olan bu anlaşma, TBMM'de 4780 sayısı ile yasalaştırılmıştır.
2-) 27 Şubat 1946... Bu anlaşma dünyanın değişik yerlerinde geri götürülmesi çok pahallıya malolacağından ABD'nin elinde kalan savaş artığı malzemeyi, Türkiye'nin satın alması koşuluyla Türkiye'ye 10 Milyon Dolar borç verilmesiyle ilgilidir.
Bu anlaşma, Türkiye'yi daha sonra ciddi bağımlılıklara doğru götürecek anlaşmaların öncüsüdür. TBMM'nde 4882 sayısıyla yasalaştırılmıştır.
3-) 27 Aralık 1949... Bu anlaşma, Eğitim ile ilgili anlaşmadır. Bu anlaşma ABD'nin Türk Milli Eğitiminde irade sahibi olmasını sağlayan bir anlaşmadır. Nitekim ABD Türk Milli Eğitimini Milli olmaktan uzaklaştırıp, Milli Eğitim Sistemimizi özel kişi ve gruplara bıraktırmış, paralı Eğitimi yaygınlaştırmış, beyin yıkama müfredatları hazırlatarak kimliksizleştirilmiş kitleler ürettirmiştir..!
4-) 1 Nisan 1939'da imzalanan ve yabancı bir devlete ekonomik imtiyaz tanıyan bu anlaşma, 5 Mayıs 1939'da yürürlüğe sokulmuştur. Bu anlaşma ithalat ve ihracatta ve diğer konularda ABD'ye en ziyade müsaadeye mazhar millet statüsü kazandırmıştır. Bu anlaşma gereği ABD'ye sanayi malları için %12 - %88 arasında değişen gümrük indirimleri sağlanmıştır.
Aynı yıl, yani 1939'da İngiltere'den 37 Milyon Sterlin, Fransa'dan 264 Milyon Frank, 1942 yılında Almanya'dan 100 Milyon Mark borç alınmış ve Türkiye Cumhuriyeti Hazinesinin borç yükü % 266 oranında arttırılmıştır.
Son söz: Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün yaşadıkları bir sonuçtur. Sonucu doğuran nedenlerin tarihine indiğimizde karşımıza çıkan girdabın mutlaka ve mutlaka siyasetçi bir aktörü vardır. Tıpkı bugün olduğu ve yarınlarda da olabilcekler gibi.
Kemal Eyüboğlu
Kemal EyüboğluKayıt Tarihi : 9.9.2012 01:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Kemal Eyüboğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/09/09/inonu-acilimlari.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!