Seksenli yıllarda kaleme aldığım bu naçizane şiirim,daha henüz etrafı duvarlarla çevrili,Doğu Almanya toprakları içerisinde kalmış ada gibi bir şehrin, sessizliği bile insanın içini ürperten gecelerinden birinin anlatımıydı.. Başta Rusya olmak üzere,kominist blok ülkelerinin, insanı ruhen etkileyen,içini ürperten o baskısı,kara bir bulut gibi her an Batı Berlin´in üzerindeydi.Bizler modern bir hapishanede ama her an herşey olabilir korkusu ve tedirginliği içindeydik.. Batı Berlin, yine kendi icinde bölünmüş halde Amerika,Fransa ve İngiltere askerlerinin kontrolü altındaydı..O asırlık duvarlarda ki mermi izleri yarısı yıkık duvarlar,bazı yerlerde hala bombardımandan kalma moloz yığınları duruyordu.O zamanlar yaşadığımız ev böyle bir ortamın içindeydi ve ben geceleri hep cam kenarına oturur o acımasız ikinci dünya harbinin yaşandığı yılları,seyrettiğim gerçek arşiv filmlerinden de esinlenerek gözlerimin önünde canladırır,gestapo´ların (Özel nazi subayları) gaz odalarına götürmek için evlerden teker teker topladıkları insanların gitmemek için direnmelerini gözlerimin önünde canlandırıdım..
Bazen..
Bir inilti,bir yakarış duyarım
Tarihin derinliklerinden
Gestapo´ya gitmemek icin direnen
Geceyi yırtarcasına
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde