kalbine mil çektin
gözlerine sünger
vicdanına muhasebe
yine olmadı... olmadı yine…
sonuna geldin Müzeyyel
onca nankör, onca yalancı
bunca kaltaban
bunca sancı
ve sahte kuklacı
oyuna geldin Müzeyyel
muhlis olmanın cezası
kandırılmaktır hey!
cümle melîke benim olsun der
bir hatib-i leyl
donakaldın Müzeyyel
tev’em halile nerede var
cibilliyeti cerbeze,
bezekâr ve... nihvar!
kul hakkını teslim etme
dersini aldın Müzeyyel
27 Mayıs 2008
(22.40)
(Tüm rezillikler bilinir... Görmez olaydım)
Müzeyyel: eski dilde 'ek', 'ilave' anlamında kullanılan sözcüktü. Müzeyyel kanun, müzeyyel beyanname vs gibi. Kadın adı olarak kullanılır. (Maalesef.)
İnhisar: Bir iş veya malın idaresinin bir kişiye, bir ele bırakılması. Yalnız bir şeye veya bir şahsa hasrolunma.
Nihvar: Gururlu, kibirli, kendini beğenmiş
Tev’em: İkiz. Çift doğan çocuklar.
Cerbeze: Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haksız sözlerle hakikati gizleme.
Hatıb-ı Leyl: Saçma konuşan.
Bezekâr: Günahkâr.
Şiir farsça daha iyi anlayan bir insana ithaf edilmiştir. Çoğul manalar içeren farsça kelmelerle daha çok mezalim anlatılma kolaylığı olduğundan kalıbı zorlu gelebilir.
Kaldı ki, farsça bir iki kelime daha dil dağarcığına eklemek, öğrenmek için şiirin çok iyi bir öğretmen olduğunu düşünen biriyim...
Ama daha Türkçeleştirilmiş hali olsaydı diyenler için aşağıda ikinci kez satıra alınmıştır.
Sevgilerle
Mal iadesi (taahhütlü)
kalbine mil çektin
gözlerine sünger
vicdanına muhasebe
yine olmadı... olmadı yine…
sonuna geldin Müzeyyel
onca nankör, onca yalancı
bunca namussuz,
tükenmez sancı
ve bunca sahte kuklacı
oyuna geldin Müzeyyel
ak pak olmanın cezası
kandırılmaktır hey
Tüm kadınlar hakkımdır der
bir densiz adam
donakaldın Müzeyyel
ikiz eş nerede var
huyu suyu riyakâr yar…
merhametsiz, hem günahkâr!
.....kul hakkını teslim etme
.....dersini aldın Müzeyyel
27 Mayıs 2008
(22.40)
(Tüm rezillikleri melekler bana söylüyor. Duymaz olaydım)
Andrea and
Ayşenur YazıcıKayıt Tarihi : 28.5.2008 03:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gidene kal demeyeceksin... Gidene kal demek zavallılara, Kalana git demek terbiyesizlere, Dönmeyene dön demek acizlere, Hak edene git demek asillere yakışır. Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun... NIETSZCHE Osmanlıcanın (ع ث م ا ن ل ي ج ة ya da ل س ا ن ع ث م ا ن ى , Lisan-ı Osmani) dünyanın en zengin anlatım dillerinden biridir.Türkçe, tarih boyunca çok geniş bir alanda konuşma ve yazı dili olarak yaşandığından; Osmanlıca da,Arap alfabesi'nin Farsça ve Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi ile yazıldığından şiir dilinde çok geniş bir mana içeriğini tek sözcükle verebilirsiniz. Diyelim cerbeze... 'Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme', 'laf kalabalığına getirerek aldatma', 'haksız sözlerle hakikatı gizleme' manasını Türkçe vermeye kalktığınızda şiire ya çok satır ilavesiyle bunu tek tek ayrı sözcüklerle anlatacaksınız: adi yalancı, üçkağıtçı menfaatçi, hak yiyen aşağılık insan vs vs... Yahut direkt cerbeze huyunu bu kelimeyle koyacaksınız...İçinde bir adama ait tüm iğrençlikler mevcut.. Üstelik, genç nesil de bir iki kelime Farsça öğrense fena da olmuyor bence... Farsçada mesela sadece 'şişman kadın' manasında ama değişik şişmanlık şekilleri içeren yüze yakın çeşitlemeler var: Abiye: utangaç kız veya kadın demek ama hanım hanımcık çekingen kadın demek isterseniz banu kelimesini kullanmalısınız... Acuze:Çok yaşlı kadın. Kocakarı. Afşelil:Yaşlı, eti ve derisi sarkmış kuru kadın belhâ:kibirli kadın Âkıre: çocuksuz kadın (kısır gibi manalı) bedda:şişman tombul kadın (ayrıca daha iri ve toparlak olan kadına da 'beydaha' deniliyor. Ama sadece şişman demek isterseniz 'Billiz' kelimesini kullanmanız gerekiyor. Vermek istediğiniz anlam semirmiş manasında ise 'dal' demeniz gerekir... 'Damzer' kelimesini kullanarak şişman kadın derseniz aynı zamanda sağlamlığı da vurgulamış oluyorsunuz. Cüsse olarak iri demek için (yaşlı ve semirmiş olmasını değil, büyüklüğünü anlatmak isterseniz) 'dinak' kelimesini kullanmalısınız. Anlatmak istediğiniz kadın hem çirkin suratlı hem şişman ise 'admer' deniliyor.:( alcün: salak, kafasız kadın alüfte/aşüfte/Cafcaf: bunların hepsi ahlaksız kadın anlamında ama öyle farklı içerikleri var ki, mesela biri terbiyesiz manasında ahlaksız diğeri iffet anlamında...Eğer ahlaksızlığını aşmış, bunu alışkanlık haline getirmiş bir kadından bahsedecekseniz 'facire' sözcüğünü kullanak yeterli... beyza:yüzü güzel kadın ('bezha' da gögüsleri ileri doğru çok fırlamış,poposu daha küçük kadın demek) Göğüsleri minik kadına da 'cedda' deniliyor. anise:Canayakın kadın asiye:kederli hüzünlü kadın Berehrehe: nâzik kadın. avra:tek gözü görmeyen kadın avrat:nikahlı kadın abeze: kocası olmayan kadın. Ama 'eyum' derseniz de erkeği olmayan kadın demektir.Sadece eyum onun daha önce erkeği olsun olmasın şu an erkeği olmadığını anlatır.Dulluk ise kadının erkeksiz kalma hali 'bahile'sözcüğünü kullanırsınız ki neden erkeksiz olduğu da tek kelimeyle açıklanmış olur.
kandırılmaktır hey
Tüm kadınlar hakkımdır der
bir densiz adam
donakaldın Müzeyyel
Kirlere bulaşarak kandırılmaktan kurtulmak mı yeğlenir yoksa ak pak kalabilmenin diyetini kandırılarak ödemek mi? Herkes ancak kendini kandırır.
Şaire müzeyyelin kadın adı oluşuna hayıflanmış. Oysa taltif içeren bir isim Müzeyyel. Müzeyyel eksiği bütünlemeye sebep ekleme. Nokanı tamam etmenin olmazsa olmazı. Müzeyyelsiz müzekker neye yarar ki?
belkide suç bizdedir
kimbilir belki şairede
Cerbeze yapmadan gideyim bu sayfadan. Şiir iyi olmuş. Selam u saygı.
........
canımın acıyan yanını bilir misin?
ya içinde efkar tüten sineyi köşkümü
vaat edilmiş zamanın bozuluyordu akçeleri
küçük imalarım büyük nefret kusuyordu
türemiş kederler yığılıyordu avuçlarımda
ve geçiyordum düşüne düşüne Arpacık kumrularını
Sahi…
görmez misin onları (sevdiklerini ölse de terk etmezler)
Neyse…
bir galibiyetle bin mağlup oluyordum
kimi sesli kimi sessiz, çığlıklarım soruyordu
neye yarıyordu cevabı gecikmiş son noktalar
ciddi dirayet gerektiren sadakatin
sükutu çınlayan kollarındaydım ve ünlem
cızırdayan nağmelerden beş mil ötede
tatlı sularda körelttiğin hevesti körlüğüm
kırıklarının içinde gizliydi falakalar ya izlerin
örtbas edemediğin morluğu duruyordu hep
uygarlık sanki uyluk kemiğinde filizleniyordu
ilk değildi elbet bu zillet
bin yıldır aynı hikaye; mesele bundan ibaret
oluk oluk akıyordu kan yaramızdan
limon sarısı bir taksi geçiyordu, sonra bir kadın aramızdan
ölüyorduk… (Arpacık kumruları ve ben)
Sahi… Sahi,
Neyseee…
Kutlu/yorum muhteşedi hani okurken de içime içime dokundu...
sevgilerimle
TÜM YORUMLAR (12)