yüzü uçuruma dönük martılar uçuyor üstümde
korkuları çağrıştırıyor zamanın kopuk ayakları
odalar dolusu hasetle çarpışan ruhumun yılgınlığı
çarşı pazar gezerken ne kadar marazlı meyve
varsa topluyor
çocukluğum
zamanın sek sek oynayan adımlarına terk
şimdi rengi sararan fotoğrafların
duruşu kadar
silik ve yorgunum
düşmüş kanatlarım
ölesiye bitkinim
her aldanışta
sırtımda biriken açmazların tıkanıklığında
çırpınıyor suskularım siz duymasanız da
taksit taksit alınmış eşyalara benziyor mutluluklarım
sanki ödünç sunulmuş bir hayatın sefilliğinin
travmasını nakış nakış işliyor kalbim ruhuma
ve yetersiz nefes alışlarımla boğuşuyor aklım
siz anlamasanız da gözlerimin
kumlu pasında
ölüyor sevdiklerim
hatta taş kesiliyorlar
ölesiye yorgunum
ruh sızımı can sızımla tokuştururken
düşkün serçeler biriktiriyorum avuçlarımda
ve kucaklar dolusu ağıt
siz dinlemeseniz de
dudağıma lehim atan vehimler vesveseler bileniyor
bizâr düşkünlüğüme
üşenmeden zaman
karanlığı ilmek ilmek gözlerime örüyor
oyun oynuyor kargalar ve yarasalar saçlarımla
uykumsa örümcek ağlarında
nem kokan mağaraların ıslaklığı yapışmış terime
çok halsizim eteklerimi toplayacak gölgelerden
başka dostum yok
tükeniyorum damla damla
yağmur tütsülü aşkın turuncu kolları sarsa da belimi
yaşam inancını kaybetmiş adımlarımın yolu belli
kesik kesik soluklarımı taşıyan yırtık paraşütlere misafirim
hangi dağın yamacına çarpacaklar beni
bilemiyorum
.........
zafer çığlıklarını duyuyorum uçurum akbabalarının
göğüs altlarında iştahtan kabaran gurultularını bastırmaya
çalışırlarken akan salyalarının şıpırtısını
hissediyorum
ana şefkatiyle kuzeyden esen rüzgârlara teslimim
incir kuşları bolca öpebilir artık dudağımdan
..........
04102024
04:55
Kayıt Tarihi : 4.10.2024 19:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!