Kalınmış yaprakları, incir ağacının,
Asma yaprağı gibi geniş; el gibi
Dikenli, etli,
Biraz kaba, etli biraz birazda dikenli.
Dalları eğilirmiş yerlere kadar,
Geleni geçeni selamlar gibi
Eğik tutmuş başını, hep,
Hem alçak gönüllüğünden
Hem de
Yabancı gözlerden korusun diye incirlerini
Köylünün geçim kaynağıymış,
Yoksulun ekmek kapısı.
Fatma Nine’min de kışlık yakacağı…
Çocuklar gölgesinde oynuyor diye,
Öyle mutluymuş ki İncir ağacı.
Bol süt verirmiş, yaprağıyla beslenen inekler,
Fabrika dönüşü yorgunluğunu giderirmiş
Gölgesinde işçiler.
Yiyenlerin ağzından bal akarmış,
Dallarında bin bir böcek,
Eteğinde onca çiçek..
Mutlu yaşarlarmış öylece…
Çoook uzaklardan ‘o insanlar ‘gelmeden önce.
Bir yaz akşamında
Kamyon kamyon, oluk oluk insan o köye dolmuş.
Ne olduysa zaten o günden sonra olmuş.
Önce keçilerini salmışlar üstüne, incir ağacının.
Yaprakları dökülmüş yerlere,
Kırılmış dalları, yemişleri sere serpe…
Şöyle bir kendimi toplayayım demiş,
Olur, böyle şeyler, pes etmemek gerek.
Bir gün beni anladıklarında her şey geçecek.
Diye teselli etmiş kendini.
Ertesi gün bir koyun sürüsü etrafında
Hiçbir şey bırakmamışlar, ne meyvesinde
Ne de yaprağında.
Ne olduğunu anlamadan daha
Bir hain balta sesiyle uyanmış,
Çaresizce eli ayağına dolanmış
Hiç böyle şey görmemiş hayatında
Onca yıllık hayatı gözlerinde canlanmış.
‘Hazin sona ulaştık Galiba? ’
‘Ah, Bir yardım eli uzansa…’
Bir bakmış ki Fatma Nine, başucunda,
Öyle üzgün
Yabancılara yalvarıyor;
Yapmayın! Etmeyin! Kıymayın ağacıma.
Ne işiten olmuş, ne duyan
Elindeki baltayı ağaca sallayan,
Dönüp Fatma Nine’ye;
-’Komşu’,demiş,’Komşu malı ortaktır,
Bugüne kadar seninmiş
Artık biz geldik teslim etmek zamanıdır.
Aklın varsa uzak dur ağaçlardan,
Yediğin yeter onca zaman.’
Her koparılan yapraktan, her kırılan daldan
Sel gibi yaşlar akmış
Böyle bir acı yaşatmasın bir daha Yaratan…
Karşı durmak kimin haddine,
Yabancının gözü kara,
Üstelik de elinde balta
Mahkemeye başvuranlar suçlu çıkmış hep,
‘İncir falan senin neyine gerek’
Demiş konu komşu
‘Vazgeç’
Üstüne üstlük ev halkı, cümle âlem bir güzel dayak yemiş,
Ertesi gün, yeni gelenler evlerini de ateşe vermiş
Artık buralarda duramayız demişler; çaresiz
Ne varsa üç beş parça toplayıp, düşmüşler, kentin yoluna.
Tüm köylü bırakıp gitmiş köyünü.
Ne Zaman
O yerlerden geçse yolum,
Hep bir hoş olurum…
Şimdi göremezsiniz, bir tane bile incir ağacı,
Onun yerine dizmişler artık, çarpık çurpuk binaları.
Köy dediğin kurak bir çöl gibi,
Hiç eser yok, eski halinden
Bakıyorum da; El gibi…
Kayıt Tarihi : 26.9.2008 04:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!