İnci Tanesi Şiiri - Vasfi Okur

Vasfi Okur
38

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

İnci Tanesi

OKUR’DAN OKURA
[email protected]
85
18.09.2009

İNCİ TANESİ


Boğazında düğüm düğüm bir yumruk vardı o sabah. Sebebi akşamdan kalma bir hıçkırık mıydı? Bilmiyordu. Bildiği bir şey var idi ise; o da Yoncanın ona vermiş olduğu bir sözün tahakkukuydu. “Bu son” demişti. Son muydu acaba? Bir daha gelmeyecek miydi Yonca? Boğazında ki yumruk daha da sıkamaya başlamıştı. Gözlerinde hafif bir nemlenme oluyor, parmaklarını gözünün ucuna götürüyordu hafifçe. Kafasını sallıyordu. İçinden ‘çok kırdım onu’ diye iç geçirdikten sonra, “Neden bir türlü anlamıyorum onu. Hal bu ki bir zamanlar gözlerine baktığı zaman ‘sanki içine bir ilham oluyor’; Yonca demeden o ne diyeceğini biliyor hatta bazen kendisi tamamlıyordu. Kimi zaman öyle anlar olurdu ki Yonca gelirken onun yürüyüşünden tavrından ne diyeceğini biliyordu.
Ne olmuştu son zamanlarda ona? Bunun cevabını bir türlü bulamıyordu. Kendisinde bir değişiklik yoktu. Kafasında ki düşüncelerini toparlıyor, bir bütün oluşturuyor orada Yoncaya karşı çılgın denizlerin fırtınasını buluyordu. “Neden o zaman neden üzerine çok gidiyorum? ” dedi. Sevgiyse; delicesine seviyordu onu. Fedakârlık ise çoğu zaman Yonca yapıyordu. “Bu gün çılgıncasına bir fırtına var içimde sana karşı” dese, en olmaz zamanlarda muhakkak ona zaman ayırır ‘şimdi yine kızacak’ diye de telaşa kapılır “Canım, kızmadın değil mi? Ama inan bir an aklımdan çıkmadın bitanem.” “Nasılsın canımın içi, günün nasıl geçti? Derdi” İşte her şey o seste bitiyordu. Bütün afrası tafrası geçiyordu. Oysaki o kadar dolmuştu ki. Açacaktı ağzını yumacaktı gözünü. Yok. Yapamıyordu. O seste san ki bir İlahi Tecelli yat oluyor her şey alt üst oluyordu.
İçinden:“Ne olur kopmasın” diyordu bu son Yonca. Bu son ümidiydi onun. Nerden, nerelerden gelmişti bu günlere. Kolay mı bulmuştu o dört yapraklı yoncayı.
Ruhunda ki derinliklere iniyor orda belki bir inci tanesi bulur o inciyi ‘bu gün sen buldurdun bana, sana layık değil ama…’ O sözü bir türlü söyleyemiyordu. Aslında birçok kereler söylemişti gözleriyle. Yonca da biliyordu o inci tanesini, kendi zanlınca. Ama ona, onu bir türlü veremiyordu. “Bu inciyi sen çoktan hak etin, al hakkını…”
O gün de yine öyle olmuştu; hal bu ki ne güzel başlamıştılar… Söz dönüp dolanıp bir yerde düğümlenmişti. Oysaki tam inciyi sunacaktı. Olmamıştı. Yine bir türlü çakısına getirememişti. Onu parmaklarının ucunda takdim etmeye kalksa ya Yonca arkasını dönüyor ya da Yonca gözlerin içine bakıp, kalbinin ta derinliklerine inse, inci parmaklarının ucundan düşüp kayboluyordu.
Artık vermekten vaz geçmişti. Zamana bırakmıştı. Bir gün ‘bu talih tersine dönecekti’ inanıyordu buna. Yuvarlanıp giden her ümidin ardından bu inancına sarılıyordu. “Dönecek” diyordu.
Yavaşça üzerini giydi. Hafif bir kahvaltı yaptı. Her şeyin başladığı o banka doğru ilerlemeye başladı. Rüzgâr yüzüne karşıydı. Güzden kalma kurumuş yapraklar yüzüne savruluyor arada bir saçına düşüyor sonra kaçıp gidiyorlardı.
Bankın yanına geldi. Biraz dikildi. Yavaş yavaş etrafında dönmeye başladı. Kafasını kaldırıp ufka baktı. Sular kabarıktı. Denizde hafif bir homurtu başlamıştı. Siyahımsı renge bürünmüş sular, dalga kırana vuruyor, bitmeyen bir köpük seliyle beyaza dönüşüyorlardı. O, beyaz köpüklere bakıyordu. Baktıkça içinde bir ümidin ışığı yanmaya başlamıştı. Sebebini bilmiyordu ama yüreğinde ki darlık genişlemeye başlamıştı. Arık sularda ki siyaha bakmıyordu, köpüklerle ilgileniyordu. “Beyaz” diyordu. Sanırım meleklerde beyaz. Bir keresinde rüyasında görmüştü, rahmetli ninesini. Cenneteydi. Beyaz bir takke vardı başında. Saçlarını uzunca örük yapmıştı ninesi, neredeyse yarı belini geçmişti örükleri. Hep gülüyordu yüzü ninesinin. Sağlığında da onu çok seviyordu ninesi. Orda da sevecen bakışlarla bakıp konuşuyorlardı. Tuhaf bir yeşillik vardı etrafta. Bir şeye baksa san ki o baktığından daha ilerileri görüyordu. Ya da her şey şeffaftı. Beyaz yaratıklar uçuşuyorlardı etrafta. Kanatları da kendileri de şeffaftı san ki. Orda sormuştu ninesine. “Bunlar ne diye? ” “Melekler” demişti ninesi.
O rüyadan hatırlıyordu meleklerin beyaz olduklarını. Ninesin elbiseleri de beyazdı. Taa topuklarına kadar uzanıyordu, oldukça da gençti. Aklından geçenleri anlamış gibi ‘burada böyle ‘ demişti ninesi.
Artık etrafta siyah diye bir şey kalmamıştı. San ki her şey beyaza bürünüyordu, beyaz köpüklere baktıkça… Beyaz. Sularda beyaz, köpüklerde... Kulağına hafif bir uğultu geliyor, yapraklar etrafından uçuşuyor beyaz köpüklere karışıyorlardı. Onlarda oluyorlardı beyaz.
“Yonca” diyordu içinden “Beni bu sevdaya salan sen değil misin? ” Sahi, gerçekten Yonca mıydı? Ama. Ama Yonca ona dememişti ki gel beni sev, ne de o Yoncaya. O zaman neydi bu fırtına? Hırçın dalgalarda ki fırtınaya baktı. Ama vardı bir sebebi. “Rüzgâr.” Bunu birden bire demişti.” Evet, rüzgâr. Fırtınanın sebebi rüzgârdı. Ya bu sevdanın sebebi? Sanık kimdi ya da müşteki? ” Orta da ne sanık ne müşteki vardı.
Yüzüne vuran son yağmur damlasını parmağının ucuyla sildi.”Yağmur” dedi. “Nisan yağmuru” “Yılan ağzını açarmış ona olurmuş zehir. İstiridye de ağzını açarmış ona da olur muş inci. İnci tanesi.” “Evet, evet inci Tanesi… Tabi ya. Nasıl düşünemedim. Herkes kabiliyetine göre alır nisan yağmurunu. Yaradılışında ki kabiliyet… Yılana zehir, istiridye ye inci…”
Dudaklarında hafifçe tekrarlıyordu “İnci tanesi, inci tanesi. İçimde ki inci tanesi…” Artık biliyordu inci tanesinin ne manaya geldiğini. Fıtratında vardı bu. Sevgi. Sebepsiz, kasıtsız, koşulsuz sevgi… Öyle sevmişti Yoncayı. Bir şey beklemeden… Yonca da öyle sevmişti. Artık beklemeden verecekti o inci tanesini. Çok beklemişti çok o inci tanesini verebilmek için. Beklemek bile hataymış. Ne diye beklemişti bunca zaman.
Hala dudaklarında hafif bir kıpırtı vardı. “İnci tanesi, inci tanesi” diyordu sessizce.
Omzuna hafifçe bir el dokundu. Döndü, Yoncaydı. Titrek bir sesle “Ben o inci tanesini çoktan aldım İncitanem diyebildi”.

Vasfi OKUR

Vasfi Okur
Kayıt Tarihi : 9.8.2012 11:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


kendisi

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vasfi Okur