Hayat renkli ruyalarla
Süslü sahneymiş duvarda
Perdeler kapandığında
Kalmadı inandıklarım ardımda
Ömrüm bitmeye yön tuttuysan
Köyümüze gelen yolları karlar örtmüş
Karlar altında kalan evlerimiz üşümüş
O yolların ardında değersiz bir yaşam varmış
Değersiz anama ebe kadın ulaşamamış
O gün köyümüz bir öksüzün feryadına yanmış
Yenik düşmeden gücüne
Taşıdı kavuran güneşte
Tozlanmış dudaklara
kurumuş gursaklara
Devâ serpen destiyi Mehmedine
Yenik düşmedi güneşe
Allahım haram mı acep
Arama kalbimde sebep
Kitabımda yeri yok olsa
Alemde ismi anılmasa
Dereler taşıp sel olsa
Tufanlar esip, yıkıp yaksa
Ben bu toprağı ellerimle kazdım
Ektiğim tohumları avuçlarımla suladım
Ocağımı ısıtan çalıları sırtımla taşıdım
Çömleğimde kuru daneler pişirip yedirdim
Açlığımı kanımla taşlara yazdım
Yıne sesimi kimselere duyuramadım.
Güneş batarken tepelerin ensesine
Gerdim kanatlarımı yokuşların zirvesine
Süzdüm gözlerimle ırmağina inişini
Irmağın serin serin akışını
Kucakladım ben her bir karış toprağını
Toprağın ıslanmış eteklerini
Seyrederdim sabahları
Güneş doğarken.
Geliyorum demeden
Isıtırdı adım adım
Körfezimin serilmiş
Sularını ürkütmeden
Bir heves, gülden güle konan gençliğim
Daldan dala coşan kavak yellerim
Derken bir ses bir nefes dönüp hatırlatır
Bir pınar çağlar
Çağlayan sular
Bir kuş uçar
Güneşlerde yanmış yüzün
Çembere bağlanmış hüzün
Hüzüne bağlanan anam
Yüzü yanmış anam
Heybe sarmış bağrına
Uçuşuyor mevsimin ilk karları
Hatırla sevgilim
Aşkımızın tek şahitlerydi
Onlarla yem arayan kuşlarda vardı
Beyaz elbiseli çamlarda
Bir de şarkımız vardı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!