Şahların labirentinden giriyorum içeri
Dehlizin,sonu olmayan arsız bir dalın
Ağacın kökünden
Zekeriya’nın kendini attığı gibi
Atıyorum
Gidiyorum
Giriyorum..
İncir ağacı konuşuyordu Musa’yla
Kızıl canlanıyordu asayla
İsa huşulardayken bir ölü doğuyordu
Yollar hanlara açılıyordu
Bir Cengiz’in gazabıyla
Tabiat eldeli toplama yapıyordu..
Şahların labirentinden giriyorum
İyiliğin üstündeki kanatlarla
Simurg nasıl aştıysa sonsuz arşı
Fırat’ın kaynağında kokan cennetin
Murat’ın koştuğu gibi
Koşuyorum
Uçuyorum
Konuyorum..
Çok gökyüzü gördüm ben
Gökyüzünde çok uçak
Hani demirden kuşun uçuşunu da
Çok da ikamet ettim yüreklerinde
Bir gece vakti seherin
Muş’tan, El aziz’den, Rıha’dan
Şah’tan, vezir’den, fil’den
Korktuğumu sanma sakın gölgeden
İçeri giriyorum Musa’nın girişi gibi
Endamıyla, nice peygamberin
Gözlerinin içine
Giriyorum
Giriyorum
Konuyorum..
Şimdi küskünse de bana fatih
Yavuz’un aştığı gibi çölü
Değil at sırtındaki heybetimle
Toprak üstsünde parmaklarımla
Usulcacık, yavaş yavaş
Korkuyorum beni kabul etmeyecek
Ama gene de yürüyorum
Bir labirentten içeri giriyorum..
Ünal Çagabey
28/12/2008 Ş.urfa
Kayıt Tarihi : 2.1.2009 15:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İzin almam gerekir miydi?
Saygılar.
TÜM YORUMLAR (2)