Bir kadın, çığlık çığlığa şarkı söylüyordu, baharın sona erdiği bozkırın kıyısında. Alaca atların çektiği bir arabanın, kırık dingilindeki kayış gibiydim. Ben bağladıkça sen çözüyordun, sen çözdükçe ben dağılıyordum. Yıldızlar dökülüyordu gecenin içine. Islık çalıyordu keskin bir rüzgâr ve yüreğimi acıtıyordu nedense, gözlerime doluşan kumlar.
Her akşam, birlikte yürüdüğümüz kaldırımları arşınlıyordum, yokluğunun zindanlarında. Ayak izlerine basarak yürüyordum ve ayaz sevmeleri tutup kaldırıyordum, tökezleyip düşerken. Viran evlerin küflü raflarına diziyordum inatla.
Her gece kara bir tren yaklaşıyordu ruhumun garına. Boş kompartımanlar ağırlıyordum içimde, senden habersiz. Eşkıya kılıklı bir makinist, habire kömür atıyordu sanırsın, canımın can kapısına, yanıyordum çaresiz. Dikenli çalılar döşüyordum ömrümün ortasına, sensizliğe inat edercesine.
Ruhumu hüzün pınarlarında yıkıyordum aşka inat. İçimde büyüyen sabır taşları unufak olurken değirmen kayalarının dibinde, çuval çuval acı taşıyordum sırtımın orta yerinde. Büyük caddelerin süslü dükkanlarında satıyordum, senden kalan sevda artıklarını. Ben sattıkça sen çoğalıyordun, sen çoğaldıkça ben kahroluyordum.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta