8-] Siyasetlerin ve aydınların anlamak istemediği şudur. Bir kişi topluma gittiği zaman, ya bir birey oluşla (üretim için) topluma gider. Ya da bir yükümlü mükelleftir. Veya bir hizmet sunumu talep eden yurttaştır. Bu gibi oluşla topluma gidilir. Söz gelimi kendinizi öznel ifade etmek için topuma gidilmez. Öğrenci olacakla topluma gidilir. Halk alan meydan okuma yeridir.
Bireyler adeta toplumuna, bir bütünün uyumlaşan parçası gibi, her bir parça başı ayrı işlev veya benzer işlevlerini sağlayışla gidilir. insan toplumda, organel işlev gibi iken halk yaşamında bu özelliği gider. İşte topluma bu işlevin aidiyetliği bilinci ile gidilir. Söz gelimi öğretmen birey olacaktan; ya da bir pilot gibi veya başka tür özel statülü, yükümlü, üretim yapacak, hizmet alacak, mükellefliğini yerine getirecekten gidilir.
Aynı birey öğretmenimiz, toplumun bireyi olacakla işlev eşemeyeceği bir toplum alanına gittiğinde; artık öğretmen gibi olmanın, vatandaşlık ve insanlık hakkı olan taşımalarını isteyemez. Sözgelimi öğretmenimiz, toplumun bir vergi dairesine alanına gitmişse; öğretmenimiz, burada öğretmenliğini taşır oluşla aktif olmanın kolaylıkları ve ayrıcalıkları olan saygınlaşmaları taşıyıp, bekleyemez. Sadece bir görevce yasal bir mükellef olan yükümlü sade vatandaştır. Sade vatandaş hakkı statüsünü ve aktifliğini taşımak zorundadır.
Veya vergi dairesinin, bir hizmet alanı, bir kamu alanı olması hesabı ile öğretmenimiz de burada, ya bir araba ya da gayrimenkul tescili yaptırıyordur. Söz gelimi yine öğretmenimiz bir berberde, bir markette de müşteridir. Yani buralarda birey öğretmen olacakla işlev eşemezler. Bir tüketici kimlikli statü kazanmıştırlar.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta