7-]Ancak, toplumların mümini olmaz. Toplumun bireyi vardır. Toplumdaki bireyin içinde taşıdığı inancı vardır. Ama inancı toplumda aktif olamaz. İnanç toplumda bireyler içti dünyasının düşünmesidirler. Söz gelimi toplumsa üretim alanı içinde, bireyler hiç bir inancı soyut anlamalarını kullanamaz. Ne bir vida sıkma işinde yararlanabilir; ne bir radyo devrelerini tamir ederken yararlanır. Ne de makinanın dişlilerini yağlarken, kullanacağı teknik donanımıdır. Ne kundura üretmenin bilgisidir.
İnançlar, ne de bir eğitim öğretim alanının deneyse ve edimse bilimsel plan, proje, anlama öğrenme metot ve ilkeleri içinde bir yol ve yöntemin kullanımıdırlar. Bu yüzden bu inanca dek bireyin öznel içti taşımaları sadece toplum içinde etkin olamayacaktır. Herkesçe paylaşılabilir, zorunlu bir karşılıklı yüküm edilme toplum üretimi değildirler. Toplumsal gücün zorunluluğunu içermezler.
Oysa toplumsal olan, toplumsal gücün organizelerini zorunlu kılar. Toplumsal olan toplumsa olanın dışında sağlanamazdır. Bu sağlanışların kendisini direktife eden, sizin isteminiz dışınızda olan bir icbarı vardır. Toplumsal yüküm aksadı mı, giderek zincirleme bozulmalarla toplum biter. Oysa bir inançlar özelinde, sizin türban takmanız ya da takınmamanız toplumsal sağlayışların, bir umuru ve gereksinmesi değildirler.
Şimdi inançların topluma entegre edildiği, toplumsal bir düzenleme alanını ele alalım. Siz bir süre sonra kişinin inancına dek davranışlarını; zorunlu ve sindirilir olucu bir, icaptan hareketler olacaktan inancı, sistemin bir olgu ve parçası gibi algılayıp bakmaya başlarsınızdır! Toplumsal hareketlerin içi kimi çok ani, saniyelerle yarışan durumların tetiklenmeleriyle oluşabilmektedir.
Örneğin, bir işlevi saniyeler içinde devreye sokmanız gereken bir düzeneğin düğmesine basmanız gerektiğinde, olacaklara bir bakalım. Düğmeye basmakla sorumlu olan siz, haklı olacakla, öncelikle tekerleme inancınızın gereği olan 'bir işe başlamanın inanca değin ritüelini' yapacaksınız. Ve sonra düğmeye basacaksınız. Böyle bir inancı topluma entegre etmede, bundan tabii ne olabilir ki?
Artık aklın öncelimi yerine, doğallıkla inancın önceliği yer almıştır. Bu sırada düzeneğin ucundaki bir astımlı, ya da acil, sal saniyeler içinde adrenalin alması gereken biri ise mevta olacaktır! Neden? Sizin inancınızı toplumsal yaşantılıma içine alışla inandığınız gibi yaşar olmanızdır. Oysa inandığınız gibi yaşama alanınız, üretim alanın (toplum) içi değildir. Üretim alanı bir yaşam alanı değildir. Zaten ilk çuvallama bu sözle başlamaktadır. Burası yani toplum adı üstünde üretim alanıdır. İnandığınız gibi yaşama alanınız, üretileni tükettiğiniz alan olan, özel yaşantılı halk alanınızdır.
Bireylerde toplumun değişik alanlarında, işlevsiz ve atıl kalırlar. Örneğin bir petrol mühendisi birey ameliyat hanede aktifleşemez. Ha keza bir trafik polisi de, bilgisayarı onaramaz. Bir bilgisayar onarımcısı da. İnşaat mühendisi birey gibi, davranamaz. Bir din adamı da bir mümin kişi, inanır da her derde deva gibisinde toplumun alanları içinde aktif olamaz.
Siyasetlerin ve aydınların anlamak istemediği şudur. Bir kişi topluma gittiği zaman kişi; ya bir bireydir söz gelimi öğretmendir. Ya bir pilot gibi başka tür özel statülü yükümlüdür. Aynı birey öğretmen, toplumun birey olacakla işlev eşemeyeceği bir alanına gittiğinde; sözgelimi, bir vergi dairesine gitmişse; öğretmenimiz sadece bir görevce yasal bir mükellef yükümlü vatandaştır.
Veya vergi dairesinin, bir hizmet alanı olması hesabı ile öğretmenimiz de burada, Araba ya da gayrimenkul tescili yaptırıyordur. Söz gelimi yine öğretmenimiz bir berberde, bir markette müşteridir. Yani buralarda birey öğretmen olacakla işlev eşemez. Bir tüketici kimlikli statü kazanmıştır.
Yine bir öğretmen berberde öğretmenliğine değin kimi girişmelerin içinde olursa da, bu onun toplumsal statülü işletilişini kapsamaz. Diyelim ki bir öğretmen bir berberde değişik zamanda sıklıkla bulunduğu süreçler boyunca, eğitim ve öğretilmeler dek konuları gerçekleştirmiş olsun. Karşıdaki kişi, bir okul mezunu olacak denli yeteneklere de bürünse, o kişi sırf burada öğretmenle eğitim öğretim pozisyonlarına girmiş oldu diyecekten diploma alamaz ve o alaylı eğitimine ilişkin birey formasyonu almış olamaz.
Demek istemem şudur, topluma siz ya bir öğretmen ya bir doktor ya bir ÖĞRENCİ ya bir yükümlü, ya bir devletin hizmetini alan vatandaşı olan tüketicisi oluşla hizmet dolaşımını sağlayan müşterisi olacakla gidersiniz.
Yani sosyal anlamalı, sosyale değin aidiyetçe inanma ve düşünmelerinizi taşımalarınıza dek işaret, davranış ve ritüellerle gidip orada inançlara özgü müşteri eşemezsiniz. Elbet inançlarınız da bir öğretmenin, halk içine inmesiyle, halkın da öğretmenle olması durumu, halk içinde öğretmen nasıl öğretmence iş eşemez ise, bir öğrenci de toplumsal kuruma gittiğine içindeki inancı ile beraberdir. Ancak inancına değin içindeki taşıma ve girişmeleriyle dışında aktif ve işlevsel olamaz.
Yani topluma (okula) mümin olacakla değil, öğrenci olacakla gidilir. Parlamentoya etnik değil, parlamenter olacakla gidilir. Topluma halkın öznellikleri ile değil, halkın refahını temsilen, temel sağlayıştı ve halkın lükse dek yaşantı aşması için toplumsak oluşla gidilir. Doktor topluma bir İsa'ya dek inanıcı olacakla değil de (bu özellik bireyde aranmaz kişide olur) tıpçı olacakla gidecektir.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 3.3.2011 11:43:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/03/03/inanclari-terorize-etmek-07.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!