4-] Hatta günün hay huyu içinde bir sağ eylemci, yolunu çevirip yakaladıkları kişilerin sağcılığını, solculuğunu anlayabilmek için tartışmalı bilgiye yönelik anlamaları da, yoktu. Ancak yakaladıkları kişilere, “Fatiha” süresi gibi sadece kendilerinin de rahatlıkla bilebildiği ezberleri okuyabilenleri, sağcı ve dinli, imanlı, vatansever vs. addedip, bırakıyorlardı. Diğerlerine günün icabı olan süreği ne ise, onu uyguluyorlardı!
Yurdumuzda sağ düşünceyi bir alternatif fikir olarak değerlendirmek yerine; sağcı= inanır tamlaması yapmak, yurdumuz halkçı gerçekliğine aykırı olmasa gerek. Bu yüzden eşitliğe karşı olan eylemci bir pek çok sağ inanır, kendisine söylenene inanır. Kendi inancını da tam bilemez. Bilmediği için gözü karadırlar. Kendisine anlatılanın dışına da çıkamazlar. Tamamen kendi inancının gereği olan anlamalardan oluşan bir formatlanmayı kendileri kendilerine, öz eleştiri olarak yapmalı idiler ki; bir anlayan, bir yorumlaya bilen ol sundular.
Söz gelimi kutsal kitapta, geçmişteki “ezenle (rızkı olanla) , ezilen (rızık sız olan) çelişkisinin” o günkü toplumların, kendi iç ilişkileri içindeki toplumu ve halkı tedirgin edici güncel sarsıntılarına karşı, şöyle bir çözüm bulmuştular. Ve bu sorunun çözümüne ilişkin eşitliğe değin, Nahl süresi 71. Ayette, eşitliğe dek (eşitliğin sapıklık sayılmayıp) şöyle bir denişin buyurması vardır. Elbet eşitlik anlayışlarınız farklı olacaktır. Hatta konjonktürse bile olmayacaktır. Ama eşitliği söyler olmak, inancımızca da sapıklık değildir.
Sn. Elmalılı Hamdi tefsirine göre: “ Allah rızk bakımından kiminizi kiminize göre üstün kıldı. Fazla verilenler, rızklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? ”
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,