İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 8 ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Ama öznel saçma tutumlar toplumsal talep değildir. Bunların imajını toplumda taşır olmak, talep kılmak saçmadır. Hiçbir doğrulama ve yanlışlaşmayı ortaya koyamazsınız. Ancak inancı dolandırarak ve tersten, toplumun konularını ve nesnel ilişkilerini, inancın bir konusu gibisine, emri yaparak nesnelliğe oturtmaya, nesnelliği yönetip yönlendirmeye başlarsınız.

Bu da nesnel ilişkilerin değil, inancın; güya nesnel ilişkilere, beyhude oturtulması olacaktır. Nesnel işleyişle üretim sürdürülürken, inançsal baskı ile sömürülür oluştur. İnsanın gelişmesi toplumda ortaya koyacağı özgürleşmesi, bağımsızlaşması, rölantiye biner. Haksızlıkları cehaletin razılığını alan uzlaşı ile demokratik tavırlarınızı tüme yakın olaraktan ortadan kaldırmanın, ortaya konuşu olacaktır. Gizli tezgâhların amacı budur. Bireylik ise, maksatlı tavırları bilmeden, inanma mutluluklarının erimiyle, davranışlarını oligarşik yapıların güdümünü kolaylayan birleşmelerle, işbirlikçi bir duruma düşerler.

Örneğin, şöyle bir halksal inanmanın; hem bir hak ve hem bir özgürlük olduğunu bir an varsayalım. Dense ki; Toplumsal faaliyetten önce, haftada bir, bardakçı baba türbesi ziyaret olunacak. Buna imkânı olamayanlar, anma duasına duracak. İmkânı olanlar, sandukasına yüzünü ve dudağını sürecek. 300 kez falan duayı okunacak...

Üç kez akıllı olmak için dua edilecek. Beş kez dersleri iyi dinleme duası okunup üflenecek. Sonra üniversiteye gelinecek. Boyunlarda bu türbenin maketi taşına ki tarlada bereketimiz artacak dense. Sormazlar mı hangi toplumsal üretme ve organize normuna dayandırılarak hak ve özgürlük olmakta, gerekçe ne? Akıllılığın gereği budur.

Tamamını Oku
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan 15.03.2008 - 13:17

    Makaleyi çok dikkatle okudum.Yapılan değerlendirmelerin geneline katıldığımı söyleyebilirim.Kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Ersin Kayışlı
    Ersin Kayışlı 14.03.2008 - 23:05

    HARİKA BİR ÇALIŞMA HOCAM. KUTLUYORUM. SAYGILARIMLA...

    Cevap Yaz
  • Selahattin Bakır
    Selahattin Bakır 14.03.2008 - 20:40

    Tebrikler güzel dostum harikasın

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban 14.03.2008 - 14:00

    'Laiklik nesnel bir temelite (Varlığa ön şart ve yargı ile yaklaşmama) ve sosyal toplumsal yasallığın ortaya koyduğu, gelişme değişme dinamizmini anahtarlayan, değişmenin kendisi olan, bir anlama ve anlatımdır. Varlığa ön şart ve yargı ile, yaklaşmama ilke yasası, gerekçe oluşunda;
    1- İnancın, sorunları tersten koyması, inanç odaklı eksenlenmenin, toplumsal gelişmeyi dondurması. Önşartlar kılmadır.
    2- Toplum talebinde inancın uygulanması, yaşamı anlaşılır ve akılcı ortaya konmasını engellemesidir.
    3-Bu engelemenin, kısırlığın, toplumda bir temelsiz çatışma ortamı sürdürmesi. 4-İnanmayı yok kılmayıp öznelliğini söyleyip, toplumsal talep yapılamaz olması. 5-İnanmanın denetlenemez sınırsızlığı ve çeşitliliği, temsililik genel kabullülük yasası yapamaması. 6-Toplumsallık değil, zümre ve grup oluşturup bir birini dışlar kılma halinin toplumsal aykırılığı. 7-Oluşan gruplar yaşam temelli üretimsel koşullarla olmayıp, inanç eksenli yapılanışı.8-İnanç değişmeme, tartışılmama, zamanlar üstü gibi gelişmeyi özgür düşünmeyi dışlar oluşu.9-Sosyalitede, toplumda, bireysel yargının yansılattığı, eğemenliğin kullanılışı gibi bir temel yanlış.'

    Paragrafta sayılan bütün olumsuzlukların hepsi, inanç dışı oluşan ideolojilerde ve laik düşünüşte de mevcuttur.

    Nitekim bu gün, sol pransiyonlarıyla paramparça, birbirine kurşun sıkar haldedir.

    Laik anlayışlar farklı farklı siyasi erklerin çıkarlarına göre hareket etmektedir.

    Siyasal güçlerin erklerine zarar geldikçe de, birbirlerini çimçiğ yiyecek tarzda saldırılarda bulunulmaktadır.

    Yani, inanç dışı, toplumsal düşünüş ve ilişkiler, 'o lokum, yemede yanında yat' hesabından, ' her şey süt liman değildir'..

    Tam tersine, çıkarlar öne çıkarak korkunç bir savaş halindedirler..

    Ve işin ülkemiz açısından önemli göstergesi, bu gün ülkemizde etnik ve mezhebi çatışmalar laiklik kullanılarak yapılmaktadır.

    Toplumdaki söylemleri dikkatle izlersek bu gerçekleri göreceğiz. Aksi sadece felsefi tartışma olur..

    Bu konuda da çok şey söylenebilir. Gelecekte bu tartışmalar olacak, tarihi yakın olan laik düşünüş her yönüyle tartışılarak netleşecektir.

    1989 Fransız devrimiyle tepki olarak ortaya çıkan laik düşünüş biçimi, 'la dini' 'yani din dışı olmak' kavramları, din / dinsizlik / arabulucuk (sanki laiklik öyle) anlayışlarıyla daha geniş boyutta tartışılacaktır.

    Laiklik ateistleri çok fazla ilgilendirmemektedir. Hatta laik anlayış ateistler için normal olağan anlayıştır..

    Ancak laik düşünüş biçimi, dine inananları ilgilendirir. Din olgusunu insandan, toplumlardan silemediğimiz müddetçe, laiklik hep tartışılacaktır. Laik davranışlar, kurallar sürekli değişecektir.

    Örneğin ülkemizde, 'laiklik devlet ve din işlerini ayırmak' şeklinde uygulanırken, 1924 yılında kurulan diyanet işleri başkanlığı kaldırılmamıştır.

    Aksine bugün, devlet din okullarının, diyanet camiasının maaşlarını ödeyerek, onların eğitim, kural, vaazlarını denetleyerek, olaya karışmaktadır.

    Ki bu karışma sadece Sünni Müslümanlar için olmaktadır.

    Diğer taraftan avrupada, laik devletler açıkça 'kilise vergi toplayarak kiliseleri denetim altında tutmaktadırlar'

    Yani 'devlet dine, din devlete karışmaz' ilkesi bozulmaktadır.

    Bu tür kararları veren siyasal erk, kendinde her türlü karışma hakkını görürken, sanıyorum hem düşünüş kavramı, hem de adalet kavramı kaybolmaktadır.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta