İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 62

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 62

Sevgili Mehmet Çoban'a, Cevap

Merhabalar değerli dost

Eğer konular ve sorular tek tek ve sınırlı olursa, bir şeyler tartışılabilirdi. Epey özlü dökümler yazmışsınız.

Şu açık olsun, ben ne siyasal bir yetkiliyim, ne de en ufak yaptırım gücüm var. Siz düzen sahibi siniz anlamına gelen imalar yanlıştı, kanısındayım. Bunlar taraf ve ajite olmanın kullandığı sözcükler. Ben bir fikir üretiyorum yanlış ve saçma olabilir. Sizde bunun yanlışını gösteren akılcı ve felsefik metotlu yazı belge sunarsınız. Karşılıklı, tamamlayıcı, bir şeyler ortaya koyar, bunlardan yararlanırız.

Konu soyut tartışmaya kayıyor. İki yüzlülük gibi adaba sığmaz ifadeler biraz acze kaçıyor. Ben felsefik olarak inançların, toplumsal işleyişin üst yapısında vardır diyorum. Alt yapı üretim ilişkisinde var olmadığını tespit ediyorum. İnançlar halksaldır, topluluk, grup işidir. Ve değişken izafi, güncelin ilişkisinde, yanlış veya doğru olarak, SOMUTTUR. Tutum olan ahlak ve yasalar ve normlarımız; güncelin üretim gerektirme yapılanış ilişkileriniz ne ise, ona göredir. Bir türden, olmayan, çok değişik; hep doğru olmayan, ama mücadelelerle değişen bir ilkeliliktir diyorum. İnançların ilkeleri sizi sıkıntıya da soksa, değiştiremezsiniz belirtmesi yapıyorum. Ben inanç var diyorum, siz, ateist diyorsunuz, aşk olsun! Çok zorlama bir fikir koyuş örneği gösteriyorsunuz.

Bakın somut ahlakı söyleyeyim. Herhangi bir toplumda, siyasanın görevi, günün SOMUT koşullarında, üretimi ve refahın paylaşımını, gelir dağılımını düzenler. Buna ait ilkeler, o yönetimin, seçimle gelen siyasetidir. Sosyal devlet ilkenizde budur. Ahlaki siyasi ilkede bunları sağlarlık olacaktır. Yani herkese aş, iş, üretemeyene sosyal güvence, gibi sosyal adalet ilkesi olan tutumlarımız, bir köleci feodal toplum ahlakı olan, dilenme ve sadakayı ön görmez.

Siz bunu yapamayıp da, onlarca yıl topluma sadaka dağıtıyorsanız, fak fuk fon anlayışı yerleştiriyorsanız, değer yargıları anlayışında bir sıkıntı var demektir. Bu sınıflı, köleci toplumun çarpıklığına, o günün şartlarında getirilmiş, toplumsal bir onaydır. Değişkendir, yazgı değildir. Somutluğu bunların hala yaşanıyor olmasıdır. Yanlışlığı ise, tutumsuzluk oluşudur. Bireysel bazda olması gerekirken, toplumsal baza rol biçilmiş sakatlıktır.

İnanç olarak toplumların sadaka verme yükümlülüğü yoktur. Toplum tüzel bir kişilik değil, sevap Ya da günah kazanmaz. Elbette siyaset ve yasa, her zaman doğru çalışmaz. Hak talebiniz bunun için vardır ve burada başlar, refahı siz istersiniz, değilse sadaka gibi size dağıtılmaz bu yurtlaş bilinci yokluğu anlamına gelir. Bu sosyal ve toplumsal taleptir.

Ama inanç halksal kalabilen ve toplum temelinde yürürde olamayan, somut bir adım ilkedir. Ama kişide inancın her tür adımları vardır. Kişiler gruplar cemaatler bu adımları atacaktır. Bunun neresi ateistlik anlayamadım. İlla aynı düşünürsek mi ateistlikten kurt ulunacak! İşte bu anlayış ve tutumlayış, inançların insanları dışlayan, tutumlama ilkesinin kişiye yansıyan bir sonucudur.

Toplum, inanç talep etmez, ateist ya da inanır öznelin düşüncesidir. Soyutun kişiye ait yaşama isteğidir. Bu da ister ateist, ister inanırın fikri olsun, toplumun talebi değil toplum buna NÖTRDÜR diyorum. İnanç kişiye aitliktir. Ateist olanda da inanç vardır, inançlılarda da vardır ve ortaktır. Toplumda, ateistliğin de, inançlılığın da, doğru ya da yanlış olan (saçma) , karşılığı yoktur.

Bu nedenle inançlı, ateist ayrımlı toplum yaklaşımını ve ortaya koyuşunuz çok yanlış. Bir inanç gözlüğünün bakışıdır. Konuya toplum temelin de bakış, bu olacaktır. İnançtan bakarak toplumu göremezsiniz. Ama toplumdan bakarak, toplumun tüm konularını görürsünüz. İnanca halk içinde bakıp, inancı görürsünüz. İnancın konusunda toplum yoktur. Toplumun konusunda da inanç yoktur. İnancın temeli kayıtsız şartsız itaat ve inanmadır!

İnançların toplumda karşılığı olmasını duygu olarak sizden fazla ben isterim! Ama yasallığı kaldırmak olanaksız. Bir toplum, inanç temelli yapılandırılsa da, bu inanç temelli işleyiş olmayacaktır. Nesnel temelli işleyiş olacak; yine toplumdaki makineler fizik yasasına göre çalışacak, psikolojiler, psiko şimik yasalara göre gelişecek. Elektrik sizi çarpacak. Paylaşımlardaki sınıfsallık sürecek, aldatmalar, ezilmeler çözümsüzlükler devam edecek, hem de sizin ulul emre karşı gelmemeniz, hak arayamamanızla birlikte katmerli sürecektir. Sadece sistemin bir önceki zenginleri ve sömürenleri başka farklı kişiler olacak, sadece adı ile yanıltma ortada var bulunacak, o kadar. Buda sizi mutlu edecekse hayırlı olsun.

Bir felsefik konu, ayrıntılarda ve ayrıntıların çelişkisinde kayıp olmamalı. Daha nasıl somut olunur ben bilmiyorum. Hala bana somut değilsiniz diyerek, siz hiç somut olmuyorsunuz? Eğer inanç toplumsal temeli olsa idi, inanç bazında bakınca toplumu ve gereklerini üretişini görürdük. İnanç bazında bakınca itaat, inanmak, hırsızlık yapmamak, vs görürsünüz. Sanki insanlara hırsızlık yapmayın denmediği için hırsızlık yapıyorlarmış gibi. Sanki hırsızlık ilkten beri insanın boynunda bir yafta imiş gibi. İnançlar ahlaki sorunu çözmüş gibi anlayıp anlatıyor. Oysa ahlak sürekli oluşturulup çözülüp, çözümlenecek bir diyalektiksel süreçtir. Ahlakı oluşturmak ve tutamlatmak, İnanmaların anlayışını çok çok aşar.

Sizde, karşı sav olarak inancın alt yapıda var olup, üretim yaptırdığını anlatan, yardımcı olacak, fikir açacak yazı kaleme alın, olsun bitsin bu, bu kadar basit. Şusun busun diyerek suçlayıcılığın anlamı ve mantığı, aydın anlaması olur mu? Açıkça tutumlaşacağınız ilke; çürütücü yazma, karşılığını verme olmalı, fikir koyma ilkesi ortada dururken. Bunun eşiti ve karşılığı suçlama değil her halde.

İnançlar bir öğütler manzumesidir. Toplumun hiç bir ilkesi öğütle işlemez. Öğüt halksal alanın bir tutum lamasıdır. O halde inanç nereden bakarsanız bakın, halka ait bir yaşayıştır. Toplumda elektriğe kapılmanız, öğüt dinlemediğinizden değil, nesnelliğe yasallığa uymadığınızdandır. Eğer bu yasallığa uymaz iseniz öğüt dinler iyi bir müminde olsanız elektriğe kapılırsınız. Halkta kimi gruplara katılamayışınızın nedeni, o inancın nesnel olup olmadığından değil; o grubun öğüdüne kulak asmadığınızdandır.

İkinci olarak “”ateist mataist, o talep ediyor, inançlı edemiyor diyorsunuz! ”” Ama ben öyle demiyorum. Öyle bir şey yok. Böyle akıl dışılık olur mu? Bunun polemiği de şu; siz de diyorsunuz ki, ben bir inançlı olarak ateist kadar, ateistin gereksinmeleri ne ise onun aynını bende talep edeceğim. Ve ateistten bir fazla, onda olmayan inancım için ibadethane eğitim, bunların her tür maaş, yatırım gibi giderlerini toplumda talepte bulunacağım diyorsunuz. Bunu bir hak ve haklılık görüyorsunuz! Çok iyi bir bilmezlik numarasına yatma kurnazlığı bu olsa gerek! Yani siz ateist kadar bir toplumsal talep isteyip, sonrada ateistten bir fazlada inanç talebim olacak? Diyorsunuz, anlam bu! Oldu mu şimdi bu? Bu temelsiz bir polemiktir. Ben buna girmiyorum. Kişisellik, yani öznellik toplumsal değildir. Ateistte kişisel ve özneldir, inançlıda kişisel ve özneldir. Bunu görse idiniz, feveranı demeleriniz ona göre olurdu!

Ateist benim kavramım değil, sizin kavramınız. Ben inanç kavramı içinde, inançsızlığında bir inanç olduğunu işliyorum. İnançsızlık, bizim gibi düşünmeyen bakışlara bizim kendi yakıştırdığımız cahilce kıt anlar oluşumuzdur. İnanç kavramından, ne anladığımı açıkça yazdığım halde, kavramları karıştırmayalım diye uyardığım halde, bu bağlamda demediğim; çok sıfır, ekstrem söylem olarak geçen bir sözcüğü. Getirip getirip:””toplumda inançsızın talebi olacak da, benim talebim olmayacak mı? ”” diyorsunuz. Ne kadarı sığ.

İnanç toplumun talebi değil, halkın, öznelliğin talebi. Bu da inkâr edilmiyor. İnançlı da, ateist de acıkır, ikisi de üşür, İkisinin de güvenlik endişesi vardır, güvenlik isterler, ikisi de çalışır, hastalanır vs. Toplum bunu bilir ve bunları üretir ve oluşturur. Ortak olmayan kişisellikler (inanç-inançsızlık) toplumda hak edilip karşılanıp dönmez, dilek olarak istenmez. Bunlar toplumda üretilemez de ondan. Sizin kafanızdadır, kafamızın içini de ancak biz, kendimiz ret edebilir ya da ancak biz kendimiz evetleriz, çözümleriz.

Şimdi somut olmaya gelelim.

Siz, kişi olarak, birey olarak, toplum kavramı dinamiği ve somutluğu içinde, ne talep ediyorsunuz? Diyelim ki benimkiler saçma ve akıl dışı, bunu kabul ettim! Laiklik de bin yılların insanlığın gelişmişlik sosyolojik tecrübesi değil de, uydurma ve tam bir dandiklik olsun!

Şimdi siz, halksala değil, topluma; inançsal talep koyun ve topluma üretim yaptırın. Ben seve seve dinlemeye, tartışmaya hazırım. Benim söylediklerimi de varsayın ki, faso fiso...

Saygı ve selamlarımla.

Sürecek 62

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 24.9.2008 10:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu çalışmalar; sıra no 45 den 62 ye değin sıra sayılı denemeler, daha önce farklı sayı numarası ile yayınlanmıştı. Her biri dört sayfalık bir uzunluk olan denemeler; bu düzenlemede 2,5 sayfa ile sınırlı tutulduğundan, 40 dizi olan tüm bölümler; 62 adetlik bölüme çıktı. Bu nedenle yeni sıra sayısı ile ve yeni sıra numarası ile tekrar düzenlenip yayınlandı.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya