İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 56

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 56

Merhaba Mükrime Hanım, 1

Genel eleştirelliğinize teşekkür etmiştim. Bana göre, bazı kavramların anlaşılmasında, yanılmalarımız var gibi geldi. Yazımın temel amacı, kavram kargaşası içinde olduğumuzu belirtmekti, bu bir. İkincisi de bir şey söylerken pek çok şeyi de bağlantılarını da özleştirmiş olmamız gerektiğini belirtmeliyiz, demekteydim. Bu denemeler, böyle bir gayretin kendi sınırlılıkları içinde yazıldı. Şu anda 30 bölüm üzerinde yayınlandı.

İnanç kavramının genellik arz eder oluşu, sizin eleştirinizde de, es geçilip, karga ötmesi ve başörtüsü evrensel inancı; örneğin Yahudilikte, Hinduizimde, Hıristiyanlıkta, Sümerlerde vs. genel oluşunu bilmeyip, kısır bir anlayışla, ikisi bir arada nasıl kullanılmış diye hayret edilmekte. Oysa başını örtenin biri, domuzu lanetlerken; diğeri de, oturma odasında besleyen bir tutum içindedir, aynı karga ötmesini, ya da merdiven altında geçmeyi uğursuzluk saymak gibi. Mercimeği, marulu, kutsal ya da haram saymak, da bu gibiler kategorisindedir. Meram bu.

Bu genel bilinirleri, bir daha tartışılılık düzeye çekmek, ne aklın, ne bilgi dağarcığı olurluğun gereği değildir. Oysa dinlerin de bir inanç olduğu görmezden gelinmiş. Ben hangisi doğru, hangisi yanlıştır, anlatımına girmedim. Sadece inançların, toplumsal talep, toplumsal hak ve toplumsal bir özgürlük olmadığını belirtmeye çalıştım. Bu inanç konuları, ötme ya da merdiven altında geçme gibi anlayışların halkta rağbeti olabilir, ama toplumda ve toplumsal üretimde yeri yoktur. Bunların toplumda bilinmesi veyahut bilinmemesi toplumu feraha ya da zaafa götürmez. Denmek istenen budur.

Burada baş örtme ile karga ötmesi inancı arasında, temelde hiç bir fark yoktur. Bu görüle bir; her iki inanmada, aynı kafa yapısının ürünüdür; iki. İşte sizin eleştiriniz bu sıkıntıların görülüp kavranamaması sancılarını taşımakta.

Görüyorum ki, zinanın da (Sexualitenin) toplumsal bir talep mi, biyolojik bir talep mi! olduğu düşünülmeden, toplum kavramı pekiştirilmeden, samimi bir heyecanla! Aceleden cevap gayreti yapılmış. Zina toplum olmanın bir nedeni değildir. Ancak toplumsal siyasanın, özellikle de, özel mülkiyet anlayışı ile ortaya çıkmış, sosyal bir olgudur.

Yoksa zina tabir ettiğiniz, biyolojik neslin devamı olgusu, insanoğlunun ilkel ve grup yaşamı süresince zina olduğunu bilmeden, çokça ve sıkça yaptıkları, yaşamlarının bir parçası idi. Neslin devamı gibi bir kaygı ve bunu sağlar bir özel gayret koymaları, ne düşüncelerinde vardı ne de, bu soyutlama edimi içinde idiler. Doğanın, bunu içgüdüsel duygularla götürdüğü bir üslenmesi idi. Bu zina kavramı, aile ve mülkiyetin özelleşmesi ile yani yaşamın toplumsal ilişkilenişi ile toplum içinde, ortaya çıktı. Yani inançların bulup benimsetip giydirdiği bir ilke de değildir. Aksine inançlar tutumlar, insanın yeni tutuma göre, eski tutumdan vaz geçemez oluşları sembol ve formül kılmasıdır. O anki düzenin düşünsel estetiksel olgunlaştırılmasıdır.

Zina konusu, iki yönlü araştırma içindedir. Benim anlatım konumun dışında. Referanduma gire mi, girmez mi değinmedim bile... Ancak bunlarda ahlak kavramı içinde mütalaa edilmeli.

''Ama meleklere iman gibi, gayb âlemine olan iman, bu dünyadaki hareket alanımızı etkilemektedir.'' demişsiniz. İyide nasıl bir verimlilikle halkı etkileyebilir hanım efendi? Yani antibiyotiği meleklere inandığımız için mi üretiyoruz! Ya da hırsızlık yapan biri gayb alemine inanmadığı için mi yapıyor dersiniz? Bunlar toplumun neyini etkiler? Oysa benim işlediğim konu; “” İnanç bir toplumsal talep midir? ”” Bununla, melek ve gayb inancının ne alakası var?

Diğer söylemleriniz yazıya izafe bir cevap olmayıp, dar anlayışla, inakçı ve inalcı tutumla yazılmış, kendini sınırlayan, anlama ve anlatım var edemeyen dogmatik yaklaşımlardır.

Yaklaşımınız, bilimsel tutum, bilim felsefesi ve bilimsel analiz tutumlu değildirler. Örneğin Ömer inakçılığı gibi, ya da kürtajın inanma sonunda ortaya çıkan bir durum olmayıp, aksine bir teknik bilgi aşamasının ortaya koyduğu kullanım olduğunu görmemişsiniz gibi. Kürtaj bir özgürleşme becerisidir.

Onu kullanıp kullanmamak halkın, kişinin, bileceği iştir. Kürtajı, halk Ya da inançlar üretmemiştir. Toplum üretmiştir. Toplumun malı, inancın konusu olmaz. Kişinin tasarrufu olur. Kişi inanmasa bile, eğer toplum talep ediyorsa, toplumda o işin hizmetini vermek zorundadır. Kişi kendisi üzerinde uygulanmasını istemeyebilir. Birey, toplumdaki Kürtaj hizmetini, inancından Ya da inançsızlığından dolayı vermez. Sormazlar bile. Bu bir toplum yükümüdür.

Toplumsal yüküm ve zorunluluktan dolayı yapar. Tartışmalar, tutum edinmeler, bu bilme ve ayırt etmeler, minvali üzerinde olması gerekirken, bu minvale uygun düzenlemeleriniz olması gerekirken, toplumun geldiği düzlemin altında bir düzlemde tartışmanın, sizin öznel kanı ve sanılarınızla toplumsal işleyişin ne gibi ilgisi olabilir!

Bir de; “”inancı kutsal kitaplar bazında, anlatmaya kalsanız, içinde çıkılmayacak derinlik olurluğunu”” söyler oluşunuz, benim anlatım konuma vukufiyetinizin olmadığını, tamamen dar kalıplarla ve inalcı bir tutumun en güzel örneğini, sanki sergilenmiş.

''Ben yine de Bayram Bey'e yazısıyla birlikte inandıklarımın ne kadar doğru olduğunu hatırlattığı için teşekkürlerimi sunuyorum. '' demeniz, sadece kendisi çalıp, kendisi oynarlık olmuş, bir mugalâta. Hiçbir eleştirellik özelliği yok. Hiç bir şey demeyeceğim...

Diyecektim ama bu genel bir yaygın tekrar ediş bilgiçliği olduğundan, bir mantık koyacağım. Bu: ''Ben yine de Bayram Bey'e yazısıyla birlikte inandıklarımın ne kadar doğru olduğunu hatırlattığı için teşekkürlerimi sunuyorum. '' denmesi bir kere tam bir cahil söylemi, onun için cevap vermeyecektim. Çünkü değmezdi. Ama bilgilenme olsun diye şunu söyleyeyim.

Diyelim ben yanlıştayım. Çokta yanlışım. Yine diyelim ki keçiyi kurt sanıyorum. Benim bu yanlışım, sizin keçiyi tilki sanmanızı doğru kılar mı Allah aşkına! Benim yanlışım sizin nasıl doğrunuz olur? Hiçbir şey bilmeyerek, bir başka yanlış içinde oluşunuzla, doğruyu, nasıl bilir olursunuz? Bu tür yaklaşımı anlamak, savunup anlatmak tahsil erbabının harcı değildir? Yanılabiliriz yanlış yapabiliriz, ama buradan bize doğru çıkmaz. Hırıstıyanlığın insanları suya atıp; “”boğulursa suçlu, boğulmazsa suçsuz”” yanlış mantığı, buradan; sizin insanları yakma eylemi anlayışınızın doğruluğunu ortaya koyabilir mi?

Değerli eleştirmene bende aynı argümanla ve yanlış olduğunu bile bile cevap vereyim. O örnek gösterip çok övdüğü Ömer, Ridde olayları nedeni ile insanları ateş kuyularında imha etmiştir. Aynı mantıkla, bir müşrikte ben: “Ömer'e bakınca ne kadar doğru bir inanç ve yol üzerine olduğumu görüyorum” dese...

Bunalar tartışma bilgi ve akıl kor oluş değildir.

İkinci bir açıdan da bakınca da; oysa akıllı ve eğitimli bir insanın, kişilerin günlük yaşamda, hem yanlış kanılarının hem de doğru, sanı ve kanılarının da, olacağını bilir.

Bu mantığınızın zorunlu sonucu şu: Başkaları ne kadar doğru ise, biz o kadar yanlışız. Eğer başkaları ne kadar yanlışsa biz o kadar doğruyuz. Böyle absürtlük olur mu?

Saygı ve sevgilerle

Sürecek 56

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 24.9.2008 02:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya