İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 54 Şii ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Topluluk kavga eder ve topluluk dağılır. Topluluk yarın başka kişilerden oluşur. Ama toplum dağılmaz, her gün yeniden üretim yapar ve kurallı kurumsaldırlar. Çok farklı kavramdırlar. Toplum Ay'a gider ve bunun temelini üretir. Ama topluluk bunu asla başaramaz. Ne Ay'a gidebilir, ne bunun temelini üretir. Üstelikte toplumda bireyler vardır. Toplulukta kişiler vardır, inançları vardır. Toplulukta kişi-kişi ilişkisi varken, toplum da toplum-birey ilişkisi varlaştırması vardır. Toplulukta Ali yerine Veli, Suna, rastgeleliği olabilirken, toplumda Hüseyin'in yerine eğer Sevda doktor birey değilse, rast gele birey olamaz. Topluluktaki kişilerin, sevgileri, nefretleri, hoşgörüleri vs. sınırsız soyut düşünmeleri vardır. Bireyin de, bu öznellikleri vardır, ama birey; bunlardan çok bireylik kuralları ile toplumda vardır.

Değerli eleştirmen, sadece diyor ki,

Aforizma: “”Sosyal sözleşmelerin oluşumu muhitten merkeze veya merkezden muhite şekilde oluşur. “”

Buna kim ne diyebilir ki! Bunun içi dolmadan, bununla biz neyi açıklamış oluruz? İnanç ve toplumsal talep konusuna, şimdi bu bir cevap mı? Bu eleştiri mi? Tabiî ki değil, olsa olsa konuyu tamamlayan bir genelleme. Yine de teşekkürler...

Tamamını Oku
  • Bayram Kaya
    Bayram Kaya 19.04.2008 - 08:19

    ''Lakin, benim din anlayışımı, demokrasi ve sosyal anlayışımı inkâr etme yetkisiniz size kim veriyor?'' Yusuf Ziya Karahasanoğlu

    Bu bir polemik, ve konuşamama, haklılık gösterememe uslubu.

    İşte ilke ve tutum koymayı anlayamamak budur. Kimse, sizin öznel inanmanıza karşı olup, inkarı yetkisini taşıyamaz. İnsanlar ancak kendi kafalarındakini inkar edebilir, Başka kafalardaki düşünmeye inkara gücü yetmez. Böyle bir söylem ancak benim gibi düşünmeyi, niye inkar ediyorsunuz? demenin, zımni olaraktan sorgulanmasıdır. Bu bir.

    İkinci olarak, her hangi bir inancın konusu, toplusal işleyişe geliyorsa, herkesi ilgilerlik kazanıyorsa, konuşulur. İnanç konuşulmayacaksa, toplumun sosyo ekonomik işlerlik alanına getirilmemeli. İnançlar ne hizmet almanın, ne hizmet vermenin, nede üretmenin koşulu değildirler. Bu bir sav. Sizde karşı savı söyleyin. Hemen çala kalem inkar ediliyor diye söylenmemeli. Tartışılır olan, inançların, demokratik toplumsal tutummuş gibi topluma tutumlatıcı yapı ve yapılanmalar sağlar olunmasıdır. Hem toplumsal değil, hem gerçek değil.

    Toplumun yapılanması gibi, demokrasisi de, refahın, üretimin paylaşımı temeli ile ilgilidir. Demokrasi, toplumsal ve bireysel kullanım yapılıdır. Öznenin düşünme ve inanmasından bağımsız bir var bulunuştur. Belli bir andan sonra, insanların bilinçli etkinliği ile de, işleyen yapıdır toplum. Toplumsal yasalar, kendiliğinden gerekli olan, istenen amacı sağlayamaz. O anda, zorunlu üretim güçleri ortaya konur. İnsanlar bu yasallığı yavaşlatabilir, hızlandırabilir, ama asla ortadan kaldıramaz. İşte demokrasi, hak ve özgürlük; insanın buradaki yasa olurluklara, uygun talep alırlık ve talep ortaya koyuşlarıdır. Demokrasi ve hak bu yapılara cevap olan, ilişki yapılanmaları, ilişki üretmeleridir. Değilse ne idüğü belirsiz, kafadan ilintilemeler, demokrasi olamaz. Olsa olsa kişinin kendini soyut tatminidir düşüncesidir. Kişinin demokrasisi olmaz. Toplumun demokrasisi olur. Demokrasi bir siyasetin ve ideolojinın kendine özgü uygulanma açılış biçimidir. Toplumsal ortaya konuluştur. Kişi buna uygun demokratik isteğini yani demokrasisinde olanı, tavır ve talep eder, ister. Yani toplumun yapılanış demokrasisi, ne ise, bunun; birey yaralanımına ve kullanımına götürülüşü demokratikliktir. Birey kullanılışı demokratik tavırdır.

    Değilse demokrasinin bir şekli olup, bizde ona benzemeye gayret etmiyoruz. Toplumsal işleyişle, içi aksaklıkların giderilmesi, refahın yayılması biçiminde dolduruluyor. Bu dolduruluşlar haklarımızın karşılıklı dile gelmesidir, demokratiklik ortaya koyuştur. Toplumla toplumun sosyal yanı, bu iletişimi kuruyorsa, bu toplum demokrasi içindedir.Toplumların yapılanışı, refah paylaşımı, farklı olduğu için. Birinin demokrasisi birine benzemeye biliyor. Bir zorunluluğun toplum insan; insan toplum; karşılıklı ilişkileniş biçimidir. Bu somut oluşlar anlamlandırılır, doğru yada yanlış olur. Değilse kafamızdaki tahayyüller, yakıştırmalar, mahfiller, demokratik tutum olarak toplumdan istenemez. Bunu anlamamakta israr ediş nedendir?

    Ben inanç vardır olmalıdır diyorum. Ama toplumun yapılanışında yok deyip, ıspat etmeye çalışıyorum. Siz , inkar hakkını nereden aldınız diye soruyorsunuz!

    Siz de, inanç toplumda toplumun yapılanışında var diyen bir sav yazın, bunun ıspatını , akıl, bilim ve felsefe çerçevesinde ortaya koyun. Birbirmizi anlayalım. Yalın kılıç saldırmanın anlamı ne anlayamadım. Bu bir haksız oluşu savunma gibi bir şey...

    İnsan, toplum demek değildir. Toplum insanların düşünsel ve bedensel emeklerini, üretim güçleri ile ilişkilendirip kurumlaşma ve örgütsel yassallıkların, yapılandığı bağıntılı bir sosyo ekonomik işleyiş uyumudur. İnsan toplumun sadece bir yanıdır. Örneğin toplumda bir üretim gücü olan çır çır makinasında inanç yoktur. Sağlık örgütlenme alt yapısında inanç yoktur. Siz sağlık talebi, diyelim anjiyoğrafi isterken inanç yoktur.

    İnsanın kendi özelinde ,öznesinde kişiliğinde kişi-kiş, yada kişi kişler ilişkilerinde vardır. ve var olacaktır. Ama toplumda değildir. Bu tür istem, toplum bilincinin olmayışıdır.

    İnançların sosyolojik var bulunuşu elbette hakikattır. Toplum bilim (sosyoloji) toplumun orta çıkması ile beliren bir nesnel yasallıktır. Oysa inançlar insanların toplum olmazdan önce, yaşayışındaki sanı ve kanı birikimidir. Bu biriktirme, toplum içinde, daha bir soyut üretilir ve gruplaştırılır tutumlara dönüşmüştür. Bu nedenle toplumsallığın kendisi değildir. Yani toplumun üretim ilişkisi kurumlaşmalarında yoktur. Değilse toplumdaki insanlarda gruplarda insanların öznel düşünmelerinde vardır mutlaka olacaktır. Bu ayrı bir şeydir. Örneğin bir ağaçtan saban yapıp toprağı sürme ve bununla ilişkileniş, bu ilişkileniş ile üretimin düşüncesini ediniş, bunun toplumsal kurumlama düzenlemesi, toplumsalığın gereği ve özüdür. Toplumu üretim güçleri ile, üretim ilişkileri ile, buna uygun düşünmeleri, inanma ve pratik olan kanıları, toplumun uyguladığı nesnel yasallıktır.

    Şimdi ben de, sizin kavramları karıştırırlıkla hiç bir şey ortaya koymadan Yalın kılıç olurlukla, yazı yazdığınıza, sizin adınıza üzülsem, doğru olur mu? Saygılarla...'

    Cevap Yaz
  • Yusuf Ziya Karahasanoğlu
    Yusuf Ziya Karahasanoğlu 14.04.2008 - 19:22

    Hiç üşenmedim ve yazınızı sonuna kadar okudum. Döndüm bir daha okudum..

    Bunca söze ne gerek vardı anlayamadım. Bunca entellektüel söylemlerin doldurduğu bir yazıya?

    Sizin demokrasi anlayışınızda, 'Dinin sosyoljik bir gerçek' olduğu olmayabilir.
    Hatta ve hatta ' Bilinçsiz, öznel düşünmelerine kapılmış insanlar, metafizik tutumlulukları ve alışmaları içinde yaşıyorlar.' cümlenizin içine, din adına ne varsa koyabilirsiniz. Sizin, inanç ve inançsızlığınız sizi bağlar. Beni hiç ilgilendirmez.

    Lakin, benim din anlayışımı, demokrasi ve sosyal anlayışımı inkâr etme yetkisiniz size kim veriyor?

    Onca süslü ve sözde aydınımsı tabirlere süslediğiniz yazınızın esas emacı; BAŞÖRTÜSÜ meselesidir. Bunu dört cümle ile izah edebilirdiniz. Bunca söze gerek var mıydı?

    Bırakın semâvî dinlerin gerçeklerini, diğerlerine göre 'sıradan bir puta' tapan bir tek insanın bile inanç ve ibadet hürriyetini tanımak, sağlamak ve saygı göstermek demokrasinin ve yönetimlerin vazifesidir. Biz böyle inanıyor, böyle düşünüyoruz.

    Son derece demokrasi dışı bir yazıydı..

    Sizin adınıza üzüldüm sadece

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta