Aforizmalar 1- “”Bilimsellik diye ortaya atılan her konu, felsefi düşüncelere ulaştığında bilimsel olmaktan çıkarak ön kabuller, yani tartışılmazlar haline sokulur. “”
2- “”Değişimi gelişimi kabul etmeyen, alternatifini tanımayan her türlü görüş, dayatmacılığa tartışılmazları ile ulaştığında inanç olarak karşımıza çıkar.
3-“ ”Aynen Allah'a ve dinine inanların dogmaları tartışılmazları olduğu gibi. “”
4- ”Bunlar tarih içinde yer değiştirebilir. “”
5- “”Bugün din dışı davranışlar ülkemizde dine göre davranışları engellemektedir. “”
6- “”Zira tarih göstermiştir ki, her engellenen bir gün engelleri yıkarak özgürlüğüne kavuşmuş, kavuştuktan sonra da kendisi engeller hale gelmiştir.””
7-“”Ülkemizdeki yüzyıl öncesinin bakış tarzıyla konulara bakmak sadece karanlıkta kalmaktan ibarettir. “”
8 “”Toplumun muhafazakâr ve dine bağlı kesimleri artık bundan 50-30-20 hatta 10 yıl öncesinin insanları değildir. “””
9- “”Dine inanan ve dinine göre yaşamak isteyen insanlar artık evlerinden dışarı çıkarak, siyasette, ticarette, toplumda kendilerini var kılmak istemektedirler. “”
10“”Ülkede hiçbir şekilde tartışılmaz konuların olmamasını sağlamasıdır. “”
11- “”Bütün laftan sözden öteye gitmeyen eşitlik, hürriyet, bilim kavramları tarih içinde çöpe atılmıştır.””
C-Yukarıdaki alıntı eleştirilere hiç cevap vermeyeceğim tamamen, genel yuvarlamalar. Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı, olmuş; gayet genel, kerameti kendinden menkul ifadelerdir. Benim anlattıklarımla uzaktan yakından ilgisi yok. Ne savunduğum ne de savunmadığım bir şeyi açıklar ve eleştirir değildir. Sadece gerçeğe açmış tomurcuklar gibi durmakta. Nesnel tabanı olmadığından nesnel gibi duruyor, öznel olarak seyrediyor. Tabiî ki bu yorumlamamı kendi konu akışıma göre yorumladım. Değilse tartışılır çok güçlü ifadelerdir.
Üstelik “”tarihin çöpüne gider”” denirlik, tam bir akıl bilim dışılık. Üstelik bunca saçma inançların hala ve yeni kılıfla sürüyor ve sürecek oluşuna rağmen. Çöpe giderlik algısı aslında gelişişte, aşama olarak geçilen konuların aşılan özellikleridir. Bir sürecin başlangıç koşularına referansla, yeni sistemde, kaotik salınımlar içinde sürüp gidecek bir değişme, gelişme, unsuru olarak var olacaktır. İnsan kendi, bedenindeki değişmesini, tarihin çöpüne atmadığı gibi, dünkü yanı ile içerip, değişip, geliştirir. Eğer o kumaştan hiç bir şeyi şimdilik çıkmayacaksa tekrardan sindirir. Toplumlar da, dünkü bilgi tecrübe ile üretim araçlarının gelişimini sürdürür. İki bin sene önceki Arşimet yasası temeli üzerine ve bilmem kaç sene öncesinin elektrik devreleri ile kuantumun birlikteliği, yan yanaşlığıyla, uzayda roketler devinmektedir. Sepete gitti sanılan aşamaların, altta, geride tabiri caizse pilav içi kalmasıdır.
Dünün toplumsal paylaşımı üzerine içerilmiş şekilde, bu günün paylaşımı olgunlaştırılmış. Dünün teker, mil bilgisi, bu günün nano teknolojisi ile dünün sosyolojisi güncelin üretim ilişkileri içinde sürüp gitmekte. Bu sürüş bir baskınlık oluşla değil, temel oluşla içerilmekte. Aşamalar tek tek geri götürüldükçe kendi koşulları ile derhal egemenliklerini sistemde ortaya koyarlar. Yeni koşullara uyumlaşan eski; yeni işlevsellikle, tutum ve var edişlerle sürmektedir. Yani çöpe giden bir şey yok; öznel düşünceciliğin öznel saçmalıklarından gayrı.
Sadece kavram kargaşası içinde olunurluğun, sapla samanı karıştırıp, kör dövüşü yapar olmanın güzel örnekliğini göstermek için, belirtmek için; aşağıdaki sözü birkaç paragrafla izah etmeğe gayret edeyim.
Aforizma.“”halk ve aydınlar. Aydınlar halk değil mi? ““
C- Hayır efendim aydınlar halk değil. Halkta aydın değil. Tıpkı delilerin halk, halkın da, deli olmadığı gibi. İşte her yerde karşımıza çıkan kavram kargaşası, bilmezliği Ya da abur cuburluğu. Sorunu tersten ortaya koyuştur. Halk genel bir kavramdır. Halkın içinde Ali, Veli vardır ama ne halk Ali, Veli'dir, ne de, Ali, Veli halktır. Halk bütün bireyliğin, olumlu olumsuz tüm özelliğini taşır nitelik belirlemedir. Halk, aydın Ya da cahil, eril Ya da dişi olabilir. Ama bireylik halkın tüm özelliğini taşıyamaz. Örneğin halkta antibiyotik yaparlık özelliği bulunur, ama Ali ile veli bu işi pek ala da, hiç bilmeye bilir. Yada Ali ve veli kaos kuramını hiç duymamıştır, bilmez bile. Ama halktan bilenler vardır. Halkta inanma, inanmama tutumu olacaktır. Ama Ali bireysel olarak Hıristiyandır, müslümandır, Ya da kendine göre inanma anlamaları vardır
Aydın bireylik bir tavırdır, her bireyde olmaz. Bu söylem bireylerin aydın olamayacağını içermez, ama gerçeklikte halktaki bireyler, birey oluş tutumlarından gayrisine, bilemez olmakta. İstese de her alanda bilir ve aydın olamaz. Aydın tavır da, kişinin her alanda değil belli alanlardaki, bilirlik önderlik tutumlarıdır. İşin bir de şu realitesi vardır. Halkın içinde hiçbir zaman, aydın olamayacak engellilerin olacağı da, unutulmamalı. Halk, toplumsal yapılaşmadan ve kendi kişisel karakterinden temelli, kişisel sübjektiflikle de ıralandığı, ilineksel yüklemlerdir. Bunlar karıştırılmadan iyi bilinmeli. Toplum aydınlığı, bireylik olarak çok önemser. Halka bu özellikler, temel eğitim öğretim ilişkilenmesini içinde, eğitim mütalaası olarak, gerektirilmektedir. Şu anda 8 yılla zorunlu tutmuştur. Burada birey ve bireylik, karşımıza çıkar. Bu kavramlar da, çok iyi bilinmelidir.
Bu yanlış oluşlar, güya (konu dışı olan) sorular, konu anlatımı içinde işlendiğinde daha fazla detaya girmiyorum. Birçok soru da; hiç konuyu anlamayan, konu ile uzaktan yakından ilgisi olmayan irdelemelerdir. Aslında böyle bir materyal daha önce elimde olsa idi, bu konuları içerten ilişkilemelerle konuyu uzun tutacak materyal olurdu. Bu açıdan da müteşekkirim. Benim konuların sınırlılık lığı ile düşündüğümde, öznel düşünceciliğin tüm yanlış ve yanılgılarını taşıyan, konu içeriğiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, çok genel içerikli, bir çıkarcı, ya da bilmezlikle, bilginin silindirilip özümsenir olmayışıyla, mevzi savunma gayreti ile ortaya konmuş, akıl ve bilim dışılıkları hemen sırıtmakta olan, temelsiz, usa aykırı tutumlar olmaktan kurtulamıyor.
Aforizm: “” İnançsal ritüellerin kamusal alana en az yansıdığı bir ülkede yaşadığımızı düşünüyorum. “”
Epistemoloji üzerine halen genel geçer en büyük kuramları koyan Karl popper, Thomas Kuhn, David hume gibi düşünürlerin yetiştiği ülkelerde papalık halen toplumsal vektörde önemli bir yer tutuyor. Yine bu düşünürlerin asli etnik ve inançsal menşelerine ait İbrani ülkesi bir din devleti denilecek ölçüde kurallara sahip. Batıda bütün nikâhlar kilisede kıyılıyor. Bütün diploma törenleri kıyafetleri, kiliselerin bir nevi eğitim yeri oldukları döneme ait kıyafetler.
...
Anlamamakta direnen yapıya ne denir? Hiçbir şey. Ben tez olarak diyorum ki, somutla olumlanamayan, oluşturulamayan, oluşturulanın da, süreç içinde; ikmal edilirliği, değişirliği olamıyorsa, bu düşünce ve edimler toplumun talebi olamaz. İsrail'de bir şeyin olurluğu doğrulama gibi benimsenmiş, Aristo söylüyorsa doğru mantığı gibi olmuş. İsraillin toplumsal yapısının başı, sanki bunlarla dertte değilmiş gibi, ortaya konmuş. Ya da az önceki tezin, İsrail’de de geçerli olacağı unutulmuş. Böyle olunca da inanç sanki toplumsal alana yansıtmışta, yansıtılmamaktan dolayı bir mağduriyet dile getiriliyormuş gibi yanılsama ve konuyu yanlış ortaya koyan saptırma vardır. Laboratuarında serum geliştiren, sınıfında ders veren, hastasının takibini yapan, makinesinin düğmesine basan vs. toplum faaliyetlerinin, ne türden ve nasıl bir inançsal ritüele ihtiyacı vardır? Bu, halk ve toplum kavramını, dinamizmini bilmemekten Ya da karıştırmaktan, kaynaklı aldanış ve aldatıştır.
Sürecek 46
Bayram KayaKayıt Tarihi : 30.3.2008 16:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu çalışmalar; sıra no 45 den 62 ye değin sıra sayılı denemeler, daha önce farklı sayı numarası ile yayınlanmıştı. Her biri dört sayfalık bir uzunluk olan denemeler; bu düzenlemede 2,5 sayfa ile sınırlı tutulduğundan, 40 dizi olan tüm bölümler; 62 adetlik bölüme çıktı. Bu nedenle yeni sıra sayısı ile ve yeni sıra numarası ile tekrar düzenlenip yayınlandı.
TÜM YORUMLAR (1)