Toplum bir ilişkileniş biçimidir. Toplumun, insan salt düşünmesi ve öznelliğinden bağımsız, zorunlu nesnelliği vardır. Bu ilişkileniş sadece insan-insan, sosyal boyutunda değildir. İnsan- doğa; İnsan-üretim nesneleri; insan-üretim ilişkisi; insan toplum; toplum-insan vs.dir. Bu ilişkilerin tümü, bizi öznel istemlerimizin, hoşlanmalarımızın, dilek ve iyi niyet oluş zanlarımızın dışında, somut, yasallıklı, zorunlu davranmayı gerekli kılarlar. Toplum: halk, topluluk, grup, kalabalık, olmayan bir üretim ve üretiliştir. İnsan üretirken, bu üretilişle kendisi de üretilir. Bu nedenledir ki, başlangıçta insan davranışları: bir ağacın meyve verme zamanı ile ve meyve verme verimliliği ile sınırlı idi. İnsanın çok aktivitesi bir meyve toplama çabası iken, oralardan parçacık fiziği ile evrenin başlangıcını yeniden kurgular ve deney alanına sokar hale gelmesi toplum sayesinde olmuştur.
Bu şu demek, bir sistemde yani bir ilişkileniş biçiminde, örneğin bilgisayarda, nasıl tristörün, kondansatörün işlevselliğini, tüm sistemin fiziksel ve yazılımsal koşullarına, egemen yapamaz isek, toplumu da, sırf insana ve insanın öznelliğine baş eğdiremeyiz. Bu bir zorunluluktur. Bu hal, insanın transistorun fizik koşullarına bağlı kalarak, ona belli genlikli ve belli frekans zamanlı, istenen mesajlı dalgaları da, ürettirmeyeceğimiz demek anlamın da gelmez. Bu, sistemin özelliklerine, uygun yazılımla, sistemi yeni davranışlara, amaçlı uygulamalara yönlendireceğimiz anlamına gelir İşte özgürlükler, haklar burada başlar
Yazılım, donanımlara uygun olmak zorunda, donanımın da verileri, yazılımlara uygun, davranmak zorundadır. İşte bilinçliliğimizi, haklarımızı, özgürlüklerimizi, demokrasimizi, ahlakımızı, inançlarımızı, siyasetimizi, bu tutum alışlar ve tutum alışların sisteme uygunluğuyla belirlenir. Ve böylece boyutlandırılır. Böyle bir zorunluluktur hak ve özgürlükler. Zorunluluklar bilincine varılıp sosyal ve toplum amaçlı yarara döndürülebilmektir. Tüm ideolojik yanlar, toplumun; nesnel cansız yanını ve insan yanını göremeyip, sırf sosyal yönüne çalıştırılamaz. Sosyal yönün refahı için, nesnel yanını da, yani üretim araçlarını ve üretim ilişkilerini de, devamlı geliştirmek zorundasınız. Tıpkı bilgisayarın donanımsal işlevliliğini devamlı geliştirerek, yazılımsallığı da geliştirip, bu bağıntı ile toplam işlevi ve verimi artırmak gibidir. Bu ilişki oluşlar, toplumsal pratiğe uyar ve işlerlerse somuttur, gerçektir, işlevseldir.
Görülmekte ki hak ve özgürlükler, demokratik tutumlar, bizim üretme (soyut ve somut üretme) ve refahınıza denk düşen, bir üretim gücü ve üretim ilişkisidir. Karşılıklı bağıntı ve bağlamlılıkta birey etkenli, birey siyasalı, etkileşim yaptırım kurumsallığıdır. Kişi-İnsan öznelliği değildir. Kişi-insan özelliği, insanın toplumda aldığı refahla, yani yaşamı olduran üretimle, kendi özellerimizdeki, yine kendi istek ve bağıntılılıklarla oluşturduğumuz bir yaşama biçimidir. Burada da, kendi geçici seraptan hak ve özgürlükler, talepler vardır. Ve çok kerede gevşek, canımızın istediği gibi bir bağıntı örüntülüğü vardır.
Buradaki hak özgürlük vs. toplumsal hak ve özgürlüklerle karıştırılıp yer değiştirt ilerek kör dövüşü yapılmakta. Oysa buradaki hak ve hoşgörü, kişi anlamaları ile sınırlıdır. Daha öte gidemez. Kişiselleştikçe yalnızlaşan, kişilerle ilişkilendikçe gruplaşan bir iniş çıkışlıktadır. Size saygı gösterildikçe sayar ve saygılarsınız, size hoş görülü olundukça, sizde hoşgörülü olursunuz. Bunlar bir kişi-insan Ve kişi-insanlar arası ilişkileridir. Oysa toplum, birey-insan-birey-insanlar Ve birey-insan-kurum; birey-insan-yasallık; kurum-kurumlar arası, bireyler- üretim güçleri vs. ilişkilerin toplam bağıntılılığıdır.
Toplumsal örgüleşişte, birey-insan; toplumsal nesnellik, örgüleşiş ideolojileri vardır. Kişi-insanda, toplumda üretilen ürünlerin, paylaşılan refahın, tüketimi vardır. Bu tüketim topluma yöneldikçe, toplumsallaşarak; birey-insan olan tutum olur. Karşılanması tüketilirken de, yavaş yavaş, kişi-insana dönen ilişkidir. Kişi-insan; kişi-insan bağıntılı gevşek ve kişi-insan istek içerikli, ilişkisel; tüketiminin inisiyatifli, keyfilikle yaşanmasıdır.
Kişi-insanın, doğada var bulunduğu toplum öncesi süreci ve toplumda süren iki uçlu yanı vardır. Toplum öncesi yanı kendi biyolojik ve öznel yaşamsal çelişkilerinin gelişmesi ile oluşan, sanısal, kanısal özne ve öznelliktir. Algıları genelde ben içinci ve tek bencidir. Topluma girince bu öznellik kısmen ve büyük oranda sosyalleşecektir. Bu gelişme toplum oluşla da, berdevamdır. Ne var ki, toplum oluşta, kişi-insanın bu yanına, birey-insan oluş katılarak, toplumsallıkla; müthiş bir gelişme ivmesi katılmıştır.
Kişi-insanın, inançlı olması, ya da ateist olması tutumu; kişi-insanın sübjektifliğini ve öznelliğini içerir. Bu öznellik ve sübjektiflikler toplumda yoktur. Bunlar halka ait tutum ve tavırlardır. Toplum: üretim araçları, üretim güçleri, üretim ilişkileri, kurum ve kuruluşlarıyla; kuralları, otoritesi, insanı, insanın emeği ve soyutlama yetisi vs ile bağıntılı ve zorunlu ilişkilenmesidir. İnsan emeği toplumun ruhunu oluşturur. İnsan emek gücünü toplumda kompleks ve komplike ederek kendisini akis ettirir.
Birey-insan, kişi-insanın toplumda tamamen sosyalleştiği yeni bir yanıdır. Toplumsal bir yapıdır. Birey-insanın da, ben içenlikleri, toplumsallıkla gerektirilmektedir. Kişi-bireyin tek benci yaklaşımı, toplum içinlikle bağıntılı kılınmıştır. Hünerli, nitelikli, mesleksel ve uzmansal birey-insan üretimidir bu. Artık tek benci, öznel yanının, hemen yanı başında; harıl harıl çalışan ideolojik siyasi, soyutçu, ama pratikle somutlanan, toplumcu, öznelliği korkunç gelişmiştir. Özgürlükleri, hakları, refahı, ahlakı, gelişmeci demokratikliğini tutumlaşıp, kişi-insanın yararına, götürmüştür. Birey insan, Kişi-insanı; özerk ve özel kılarak, bağımlılıklara egemen kılarak, özel tek benci yapısını koruyup, toplumla ilişkilemiştir. Kişi-insanın soyutlama sınırsızlığının ve inançlar oluşturma muktedirliğinin alanı buradadır.
Sürecek 44
Bayram KayaKayıt Tarihi : 19.3.2008 10:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)